Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın esas hakkında hüküm verilmesine yer olmadığına dair verilen hükmün süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Esas ve birleştirilen davanın davacıları vekili, davalı borçlu K1'ın alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı on yedi adet taşınmazı 25.5.2012-12.6.2012 tarihleri arasında oğlu davalı K3'a, bir taşınmazı da 6.6.2012 tarihinde kardeşi davalı K2'e sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiş; 25.1.2013 tarihli duruşmada davalı borçlunun yargılama sırasında borcu dosyaya depo ettiğinden davanın konusuz kaldığını, davayı takip etmediklerini, ancak yargılama gideri ve vekalet ücreti talepleri olduğunu beyan etmiştir.
Davalılar vekilleri, takip konusu ilamın, tehiri icra talebi ile temyiz edildiğinden temyiz sonucunun beklenmesi gerektiğini, aciz belgesi sunulmadığını, iptal koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, davalı tarafın yargılama sırasında dava konusu borç miktarını icra dosyasına teminat mektubu şeklinde depo etmiş olması nedeniyle esas hakkında hüküm verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davanın açılmasına sebebiyet veren davalılardan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
Somut olayda, mahkemece davalı tarafın yargılama sırasında dava konusu borç miktarını icra dosyasına teminat mektubu şeklinde depo etmiş olması nedeniyle esas hakkında hüküm verilmesine yerolmadığına karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının Kuşadası 1.İcra Müdürlüğünün 2012/3168 Sayılı takip dosyası yönünden; Kuşadası 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/281 Esas, 2012/225 Karar (birleşen 2010/462 Esas)sayılı ilam alacağına dayalı olduğu, ancak takip konusu ilamın davalı tarafından tehiri icra talepli olarak temyiz edildiği ve ilamın henüz temyiz incelemesinde olup kesinleşmediği, davalı borçlunun tehiri icra kararı almak amacıyla takip konusu alacağı depo ettiği anlaşılmaktadır.Bu durumda Mahkemece öncelikle takip konusu alacağa ilişkin Mahkeme kararının kesinleşmesi beklenerek davacıların gerçek alacaklı, borçlunun ise gerçek borçlu olduğu kesinleştikten sonra diğer iptal koşulları yönünden taraf delillerinin toplanması, anılan tasarrufların İİK 277, 278, 279, 280.maddeler gereğince iptale tabi olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken tehiri icra kararı almak amacıyla takip konusu borcun depo edilmiş olmasının borcun ifası olarak kabulü ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de; kural olarak davaların birleştirilmesi halinde her dava birbirinden bağımsız olduğundan her dava için ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir. Ancak tasarrufun iptali davaları İİK 282 madde gereğince borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.Borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan 3.kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, davanın bu kişilere karşı birlikte açılması emredici yasa hükmü gereği olup taraf teşkili mahkemece res'en değerlendirilmelidir. Somut olayda borçluya karşı esas dava açıldıktan sonra, borçlunun tasarrufta bulunduğu 3.kişilere karşı birleştirilen dava açılmış her iki
dosyadan da davacılar yararına ayrı ayrı vekalet ücreti verilmiştir. Davacı vekilinin İİK'nun 282. maddedeki usuli eksikliği esas dava üzerinde gidermesi yerine ayrı dava açması usul ekonomisine uygun olmadığı gibi birleştirilen davanın hukuki anlamda ayrı bir dava olmadığı da gözönüne alınarak davacılar yararına esas dava üzerinden vekalet ücreti takdiri gerekirken esas ve birleştirilen davadan ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri de doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin temyiz itirazların kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine 30.9.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.