MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
HÜKÜM/KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... Mirasçıları tarafından istinaf edilmesi üzerine, İlk Derece Mahkemesince başvurunun kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı ... mirasçıları ... ve ... tarafından duruşmalı, davalı ... tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmiş; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 14.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde davalı ... mirasçıları vekilleri Avukat ... ve davalı mirasçıları ... velisi ... ve ... vekili Avukat ... ile davacı vekili Avukat ...'nın gelmiş olmalarıyla hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasındaki 28.10.2004 tarihli arsa paylı inşaat sözleşmesi uyarınca, binanın imal edilerek davalı arsa sahibine teslim edildiğini, davalının ise davacıya devretmesi gereken toplam 10 adet bağımsız bölümün tapularını devretmediğini ileri sürerek, bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline, taşınmazların üçüncü kişilere devredilmiş olması halinde ise, dava tarihi itibariyle rayiç değerleri karşılığı şimdilik 10.000,00 TL’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında rayiç değere ilişkin istemini 990.000,00 TL’ye çıkartmıştır.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşmenin adi yazılı şekilde yapıldığı için geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemesinin 16.02.2012 tarihli ve 2011/55 Esas, 2012/77 Karar sayılı ilamıyla taraflar arasındaki sözleşme adi yazılı şekilde yapıldığı, bu davada davacının dayandığı sözleşmenin şekil şartını taşımaması nedeniyle tapu iptali ve tescile ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerektiği, sözleşmenin tarafı olan davalının, sözleşmenin muvazaalı yapıldığı iddiasını yazılı delille ispatlaması gerektiği, bu yönde delil sunulmadığı, kaldı ki inşaatın yapı izin ve iskan belgelerinde müteahhit olarak davacı ...’in isminin yer aldığı, davalının taşınmazlarına ilişkin olarak davacının babasına verdiği vekaletnamelerle ilgili olarak, vekalet görevinin kötüye kullanılmasına ilişkin davanın ayrı bir davanın konusunu oluşturabileceği ve davacı adına isabet eden bağımsız bölümlerin değerinin talep edilebileceği gerekçesiyle, tapu iptali ve tescile ilişkin istemin reddine, 990.000,00 TL’nin davalıdan temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 29.11.2012 tarih ve 2012/4300 Esas, 2012/7080 Karar sayılı ilamı ile davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yerinde görülmediği, taraflar arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi adi yazılı şekilde düzenlendiğinden, kural olarak geçersiz ise de, yüklenici olan davacı yapı ruhsatını almak suretiyle inşaatı tamamladığı ve 18.05.2007 tarihinde de yapı kullanma izin belgesini almak suretiyle teslim ettiğinden, sözleşmenin şeklen geçersizliğinin ileri sürülmesi Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 30.09.1988 tarih, 1987/2 E., 1988/2 K. sayılı ilamı gereğince iyiniyetli davranış olarak kabul edilemeyeceği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın anılan sözleşme uyarınca çözümlenmesi gerektiği, dava dilekçesiyle davacı yüklenici vekili, öncelikle sözleşme gereğince davacı adına tescili gereken bağımsız bölümlerin ferağını talep etmiş, bağımsız bölümlerin üçüncü kişilere devredilmiş olması halinde rayiç değerleri üzerinden tazminat talebinde bulunmuş olmakla ve tapu kayıtlarına göre, davaya konu edilen tüm bağımsız bölümler halen davalı adına kayıtlı iken, 6100 sayılı HMK’nın 111/2. maddesi nazara alınarak, öncelikle tescil isteği hakkında bir değerlendirme yapılarak sonucuna uygun bir karar verilmesinin zorunlu olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu sözleşmenin davalı tarafça muvazaalı olduğu iddia edilmiş ise de davalı sözleşmenin tarafı olduğundan muvazaa iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiği, davalı tarafça sözleşmenin geçersizliğine ilişkin bir delil sunulmadığı, kaldı ki inşaatın yapı izin belgesinde müteahhit olarak ...’in yer aldığı, davacının babası tarafından davalı tarafından verilen vekaletle satışların yapıldığı anlaşılmış olup elde edilen satış bedellerinin ne şekilde kullanıldığın ilişkin bir delilin sunulamadığı, ...’in davaya konu sözleşmenin tarafı olmayıp vekalet görevini kötüye kullanmış ise bunun ayrı bir dava konusu olduğu ve eldeki davayla bir ilgisi bulunmadığından bekletici mesele yapılmadığı, davacının arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen eser sözleşmesi nedeniyle talep etmesi gereken ve davaya konu 2 dükkan, 8 adet meskenin tapusuna hak kazandığı, davalının taşınmazların tapusunu devretmediği, Yargıtay bozma ilamına göre de sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması olduğunun kabul edildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile tapu iptali ve tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde, sözleşmenin şekil şartı eksikliği nedeniyle geçerli olmadığını, muvazaa olduğunu, üçüncü kişi olan müvekkilinin yazılı delille muvazaayı ispat zorunluluğu bulunmadığını, davacının babasının imzası olan hesap pusulasının ikrar niteliğinde olduğunu, inşaatın müvekkili ...’nın parası ile yapıldığını, davacı ve babasının birlikte hareket ettiğini, SGK kaydının ... adına olduğunu, bozma kararının hatalı olduğunu,hiçbir yüklenicinin sözleşmede vekalete rağmen arsa sahibi üzerine daire tescil ettirmeyeceğini, payına düşen taşınmazlar için beş sene beklemeyeceğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
2.Davalılar ... ve ... vekilleri temyiz dilekçelerinde, Edremit 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2018/887 Esas sayılı vekalet görevinin kötüye kullanılmasına ilişkin davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini ve davalı ... vekili temyiz dilekçesindeki sebepleri ileri sürerek kararın bozulmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescili, taşınmazların üçüncü kişiler adına tescil edilmiş olması halinde ise davacıya devri gereken taşınmazların rayiç bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 inci ve devamı maddeleri
3. Değerlendirme
3.1. Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesi artık mümkün olmamasına göre davalılar vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
3.2.Usuli kazanılmış hak, 1086 sayılı HUMK'un yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan 09.05.1960 tarih, 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında tanımlanmış olup, içtihihadı birleştirme kararında; Yargıtay bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına usulî kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için de zorunluluk doğacağı, usulî kazanılmış hakka ilişkin açık kanun hükmü olmasa da temyiz sonucu verilecek bozma kararının hukuka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan amacı ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında hukuki alanda istikrar amacıyla kabul edilmiş bulunması bakımından usulî kazanılmış hak müessesesi usul hukukunun dayandığı ana esaslardan olup, kamu düzeniyle de ilgili olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe giren ilk halinde usuli kazanılmış hakka yer verilmemişse de bu ilkenin uygulanması, Yargıtayın içtihatları ile HMK’nın 177/2. maddesine 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanun'un 18. maddesi ile yapılan ek düzenlemeye kadar devam etmiştir. Bu ek düzenleme ile “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz” maddesi ile HMK’da hüküm altına alınmış olup usuli kazanılmış hakların korunacağı bu şekilde hükme bağlanmıştır. Usuli kazanılmış hak kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle Yargıtayca da re'sen dikkate alınır.
Yargıtayın bozma kararı nedeniyle doğan hak iki çeşit olup, (1) mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına kazanılmış hak, (2) bazı konuların bozma kararının kapsamı dışında kalması ile doğan usuli kazanılmış haklardır. Mahkemenin Yargıtay bozma kararına uymuş olması halinde bu uyma kararı ile bağlı olup, usuli kazanılmış hak ilkesi uyarınca lehine bozulan taraf yararına araştırma ve inceleme yapması zorunludur. Yargıtayın ve Dairemizin istikrarlı uygulamaları da bu yöndedir. Ancak usuli kazanılmış hak ilkesinin de istisnaları bulunmaktadır. Geriye etkili kanun değişikliği, görev kuralına aykırılık, sonradan ortaya çıkan içtihadı birleştirme kararı, hak düşürücü süre, kamu düzeni gibi hususlar kazanılmış hak kuralının istisnalarındandır. Diğer bir istisna da açık maddi hataya düşülmesi halinde de usuli kazanılmış haktan söz edilemez.
3.3. Somut olayda, Mahkemece verilen ilk kararda terditli taleplerden tapu iptali ve tescil talebinin reddine, bağımsız bölümlerin değerine ilişkin tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir. Kararda mahkeme bir yandan şekil koşuluna uyulmuş tapu iptali isteme hakkını veren bir sözleşme bulunmadığını kabul ederek tapu iptali istemini reddederken diğer yandan taşınmazların değerinin istenebilmesini mümkün kılan bir sözleşmenin varlığı kabul edilerek sonuca gidilmiştir.
Bu karar yüklenici davacı tarafından temyiz edilmemiş ancak arsa sahibi davalı temyizi yönünden yapılan inceleme sonucu bozma kararı verilmiştir. Bozma kararı davalı arsa sahibi yararına ise de arsa sahibinin tüm temyiz itirazları kabul edilerek bir bozma yapılmış değildir. Zira bozma kararı içeriğinde, davalı tarafın iddia ettiğinin aksine olarak sözleşme ilişkisinin varlığı, mahkemenin kabul ettiğinin aksine olarak da tapu iptali isteme hakkı dahi veren geçerli bir sözleşmenin varlığı kabul edilmiştir.
Bozma kararında geçerli bir sözleşme bulunduğu kabul edilerek buna göre öncelikle tescil isteğinin değerlendirilmesi gerektiğine değinilmiş olması mahkemece tescil isteminin incelenmesini değer kılan bir sözleşme bulunmadığı kabul edilerek hüküm kurulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Mahkeme yapacağı inceleme sonucunda bu kararın davacı tarafça temyiz edilmemiş olması nedeniyle doğan usuli kazanılmış hakları gözeterek bu kez tescil isteğini reddedebilecek ancak yeni gerekçesi sözleşme bulunmaması değil sözleşmenin varlığına rağmen tescil yerine tazminata hükmeden kararın temyiz edilmeyerek usuli kazanılmış hak doğması olacaktır.
Bu durumda Mahkemece; tescil isteme hakkı veren geçerli bir sözleşme bulunmakta ise de bozmaya konu ilk hükmün yüklenici davacı tarafından temyiz edilmediği ve davalı yararına usuli kazanılmış hak doğduğu gözetilerek bu gerekçeyle tescil isteminin reddedilmesi, terditli diğer talep olan tazminat talebinin ise kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
3.Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
3.2 ve 3.3. bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA,
Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davalılar ... ve ... yararına takdir olunan 8.400,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde davalılara iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
30.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.