Mahkemesi : Konya 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 19/02/2014
Numarası : 2013/102-2014/110
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
İş sözleşmesinin davalı işveren tarafından geçerli neden olmadan feshedildiğini belirten davacı işçi, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı İdare vekili, husumet yöneltilemeyeceğini savunurken davalı şirket vekili ise davacının şirket bünyesine hiç çalışmadığını, kendisiyle sözleşme imzalanmadığını, iş sözleşmesinin davalı idare tarafından feshedildiğini, işi yüklenen şirkete davalı kurum tarafından davacının isminin bildirilmediğini bu listede yazılı olan kişilerin işe başlatıldığını savunarak davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece, davacının davalı şirkette hiç çalışmasının olmadığı, iş sözleşmesinin de olmadığı, son işverenin T. Şirketi olduğu, dolayısıyla davalı şirketin bu dava da davalı sıfatının bulunmadığı, davalı S.. B..nın da tek başına işe iade davasında taraf olamayacğı belirtilerek davanın taraf sıfatı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Alt işveren işçisi tarafından, feshin geçersizliğine karar verilmesi istemiyle yalnızca alt işveren hakkında veya geçersizlik yahut muvazaa iddiasıyla sadece asıl işveren aleyhine açılan davalarda, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçersiz veya muvazaaya dayandığının belirlenmesine bağlı olarak, davalı olarak gösterilen kişinin işçinin gerçek işvereni olmadığının belirlenmesi halinde taraf sıfatı sorunu ortaya çıkmaktadır. Davanın taraf sıfatı yokluğu sebebi ile reddedilmesi halinde, gerçek işverene karşı açılacak davada işçi, çoğunlukla, işe iade davaları için öngörülen bir aylık dava açma süresini kaçırma tehlikesi ile karşılaşmaktadır. Böyle bir sonuç işçiyi mağdur edeceği gibi, bir aylık süre geçmemişse yeni bir dava açılmasını gerektirmesi sebebi ile usul ekonomisine de uygun düşmez.
Mahkemece verilecek hükmün etkisi bakımından mecburi dava arkadaşlığı, maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ve şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi bakımdan mecburi dava arkadaşlığı, maddi hukuka göre bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi zorunlu hallerde söz konusu olur (6100 sayılı HMK.m.59). Şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığı ise, kanunun özel hükümleri ve davanın niteliğinden kaynaklanan, birden fazla kişiye karşı dava açılmasının ve yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde oluşan dava arkadaşlığına denir (PEKCANITEZ Hakan/ATALAY Oğuz/ÖZEKES Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, Ankara 2011, s.223). Şekli dava arkadaşlığı, gerçeğin tam olarak ortaya çıkarılması ve taraflar arasındaki ilişkinin doğru karara bağlanmasını sağlamak için kabul edilmiştir. Bu durumda, dava konusu hukuki ilişki hakkında bütün dava arkadaşlarına yönelik tek ve aynı doğrultuda bir karar verme zorunluluğu yoktur. Ayrıca dava arkadaşlarının yaptıkları usulî işlemler birbirinden bağımsızdır.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesinin altıncı ve yedinci fıkralarına göre asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olup olmadığı veya muvazaaya dayanıp dayanmadığına yönelik re’sen yapılması gereken yargısal denetim, ilişkinin taraflarının, yani asıl işveren ve alt işverenin davada yer almalarını ve kendi hukuklarını koruyacak açıklama ve ispat haklarını zorunlu kılmaktadır. Aksince bir düşünce Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkına ve 6100 sayılı Kanun’un 27. maddesinde öngörülen hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil eder. Buna göre, işe iade davalarına özgü olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu davalarda, davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğu kabul edilmelidir.
Böyle olunca, işe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, mahkemece, dava hemen reddedilmemeli, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmeli, verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmeli, aksi halde dava usulden reddedilmelidir.
Somut olayda davacı davasını davalı asıl işveren olan S.. B.. ile en son ihaleyi alan ve davacının hiç çalışması bulunmayan davalı M.N.Temizlik şirketine yönelttiği görülmüştür.
Oysa davacının çalıştığı firmalar dikkate alındığında davalı şirketten ihale ile iş alan çeşitli şirketler bünyesinde 01.07.2010-31.12.2012 tarihleri arasında dava dışı T. Hizmet Taah.Gıda Ltd Şti isimli işveren bünyesinde;01.01.2013-31.01.2013 tarihleri arasında ise dava dışı T. İnş Hizm Taah Tur Nak Ltd Şti isimli işveren bünyesinde çalışması olup 31.01.2013 tarihinde çıkışından sonra herhangi bir sigorta prim ödeme kaydı olmadığı görülmüştür.
Davalı asıl işveren idare ile davalı şirket arasında 31.01.2013 tarihinde imzalanan sözleşme uyarınca 2013 yılı genel temizlik hizmet alım işi olup 01.02.2013-31.12.2013 tarihleri arası geçerli olacağı belirlenmiştir.
Dolayısıyla davacının 31.01.2013 tarihinde dava dışı T. Şirketinden ihale süresinin bitmesi nedeniye çıkışın yapıldığı, ihaleyi yeni üstlenen davalı şirketin ise çıkış tarihinden 1 gün sonra 01.02.2013 tarihinde davalı işyerinde faaliyetlerine başladığı ancak davacının bu şirket kayıtlarında işçi olarak yer almadığı olayda davacının fesih yapıldığını iddia ettiği tarihte kayden işvereni gözüken dava dışı T. İnş. Hizm. Taah. Tur. Nak. Ltd. Şti.'ye de dava teşmil edilerek, adı geçen şirketin cevap dilekçesi ve sunacağı deliller toplanarak sonucuna göre davalılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği belirlenip davacının fiili ve hukuki işvereni tespit edilerek feshin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu yön üzerinde durulmaksızın taraf teşkili yapılmadan dosyadaki mevcut delillerin aksine ve dosya içeriği ile uyumlu olmayan gerekçe ile eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması hatalıdır.
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 13/05/2014 tarihinde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.