Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

TÜRK   MİLLETİ   ADINA

YARGITAY   İLAMI

İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ          : 28/11/2017

NUMARASI  : 2017/333-2017/425

DAVACI       : F1 İnş. Tur. Taah. Tic. ve San. Ltd.  Şti.'den temlik alan K1 vekili Av. K2

TEMLİK EDEN ŞİRKET TASFİYE MEMURU  : K3

DAVALI        : Çankaya Belediye Başkanlığı vekili Av. K4

ASLİ MÜDAHİL      : F2 Güvenlik Elektrik Elektronik Proje Telekomünikasyon İnş.

Taah. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili Av. Sidar Tunca

1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine, müdahale davasında da dilekçenin görevsizlik nedeniyle usulden reddine ilişkin karar temlik alan davacı K1 vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı temlik alan davacı K1 vekili ve asli müdahil F2 Güvenlik Elektrik Elektronik Proje Telekomünikasyon İnş. Taah. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3.  Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I.   YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı temlik eden şirket vekili dava dilekçesinde; davalı ile imzalanan 29.08.2012 tarihli sözleşme gereğince müvekkilinin üstlendiği “Emek Hizmet Binası Çeşitli Blok Ve Katlarında Tadilat Ve Onarım” işinin devamı sırasında öngörülemeyen durumlar nedeniyle zorunlu iş artışı olduğunu, davalının müvekkiline sözleşme harici ilâve işler yaptırdığı hâlde bedelini ödemediğini, keşif artışı, projelerin teslimindeki gecikme, yeterli ödeneğin temin edilememesi ve idareden kaynaklanan nedenlerle işin bitim tarihinin ötelendiğini, buna rağmen davalının işin bitirilmesi için gerekli süre uzatımını vermediğini, hakedişlerden  haksız olarak gecikme cezası kesintisi yapıldığını, işin zorunlu olarak idareden kaynaklanan nedenlerle ve mukayeseli keşif artışı sebebiyle 2013 yılına intikal etmesine rağmen malzeme ve işçilik fiyat farkı alacağının ödenmediğini ileri sürerek geçici kabul, haksız kesintiler ve süre uzatımı konusundaki muarazanın men’ine, verilmesi gereken süre uzatımlarının bilirkişilerce belirlenerek taahhüt süresine ilâvesi ile işin bitirilmesi gereken tarihin tespitine, geçici kabulün 31.03.2013 tarihi itibari ile hükmen yapılmasına, yedi ek numaralı ara hakedişten haksız olarak kesilen 139.956,75TL gecikme cezasının kesinti tarihinden ve aynı hakedişte kesin hesaba bırakıldığı belirtilerek yapıldığı hâlde dikkate alınmayan 294.879,62TL + 53.078,33TL KDV = 347.957,95TL toplam alacağın ise temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle tahsiline, sözleşme dışı yaptırılan belirsiz alacağın ve idareden kaynaklanan nedenlerle işin uzayarak 2013 yılına sarkması nedeniyle 2013 yılında yapılan imalatların malzeme ve işçilik fiyat farklarının bilirkişiler tarafından belirlenmesine, davacının belirlenecek bu tutarları arttırmaya yönelik hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşme dışı işler ile malzeme ve işçilik fiyat farkları için ayrı ayrı asgari dava değeri olarak gösterilen 10.000TL’den toplam 20.000TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

5. Davacıdan alacağı temlik alan K1 05.03.2014 havale tarihli dilekçesinde;  dava konusu alacağın tamamını 18.02.2014 tarihli temlikname ile TBK’nın 183. maddesi uyarınca davacıdan devir ve temlik aldığını belirterek dava sonucu ve dava esnasında yapılacak tüm ödemelerin temliknameye göre kendisine yapılmasını talep etmiştir.

6. Asli müdahil F2 Güvenlik Elektrik Elektronik Proje Telekomünikasyon İnş. Taah. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. yetkilisi 17.10.2014 havale ve harç tarihli asli müdahale dilekçesinde; davacı ile anlaşarak sözleşme konusu hizmet binasının elektrik ve inşaat işini üstlenen şirketinin edimlerini tam ve eksiksiz ifa edip belediyeden iş bitirme belgesi aldığını, ancak davacının borcun tamamını ödemediğini ve hâlen davacıda 380.000TL alacağı kaldığını, borçlulardan mal ve para kaçırmak için alacağın muvazaalı olarak K1’e temlik edildiğini, 18.02.2014 tarihli temliknamenin geçersiz olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000TL alacağın F1 İnş. Tur. Taah. Tic. ve San. Ltd. Şti. ile Çankaya Belediye Başkanlığından müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

7. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın çözümünde idari yargının görevli olduğunu, talep edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, davacıya keşif artışı dışında ilave iş yaptırılmadığını, süre uzatımı verilmesine rağmen davacının işi zamanında bitirmediğini ve cezalı çalıştığını belirterek öncelikle davanın usulden, olmadığı takdirde esastan reddini savunmuş; 24.07.2014 havale tarihli dilekçesinde ise; 18.02.2014 tarihli temliknamenin davacı ile imzalanan sözleşmenin 11.5. maddesine aykırı olarak noterde düzenlenmediğini, müvekkili idarenin yazılı izin, kayıt ve şartlarını taşımadığını, temliknamede bazı miktarların belirli olmadığını, temlik şartlarını taşımayan ve geçersiz olan temliknamenin kabul edilemeyeceğini, temlikin kabulü hâlinde ise tüm ilk itiraz, cevap ve beyanlarını temlik alacaklısına karşı da ileri sürdüğünü belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı:

8.  Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.05.2015 tarihli ve 2014/182 E., 2015/227 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11.5. maddesine göre davalı idarenin yazılı muvafakatı olmadan temlik yapılamayacağı, ayrıca temlikin noterde düzenlenmesinin de şekil şartı olduğu, idarenin yazılı izni ve noterde düzenlenmiş temlikname bulunmadığından temlikin geçerli olmadığı, davacı şirketin tasfiyeye girmesi nedeniyle tasfiye memuruna tebligat çıkarıldığı ve duruşmaya katılan tasfiye memurunun alacağın temlik edildiğini doğrulayarak şirket adına davayı takip etmediği; davanın devamı sırasında 17.10.2014 tarihinde müdahale dilekçesi verilerek F2 Güvenlik Elektrik Elektronik Proje Telekomünikasyon İnş. Taah. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından temlik eden F1 İnş. Tur. Taah. Tic. ve San. Ltd. Şti.’ne alacak davası açıldığı, temlikin 05.03.2014 tarihinde mahkemeye bildirildiği, müdahalenin yapıldığı tarih dikkate alınarak asıl davacının temlik alan olması nedeniyle tacirler arasında görülmesi gereken müdahale davasında asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gerekçesiyle asıl davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddine, müdahale davasında da dilekçenin görevsizlik nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve süresi içinde talep hâlinde müdahale davasının ayrılarak Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmek üzere tevzi bürosuna tevdiine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde temlik alan davacı K1 vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 23.06.2016 tarihli ve 2015/5589 E.,  2016/3663 K. sayılı kararı ile;

“…Dava, davacı yüklenici şirket ile davalı iş sahibi Çankaya Belediye Başkanlığı arasında imzalanan eser sözleşmesinden kaynaklanan geçici kabul ve haksız kesintiler ile süre uzatımı konusunda yaratılan muarazanın men'i, süre uzatımı belirlenerek taahhüt süresine ilavesi gerektiğinin tespiti ve ilavesi, geçici kabulün 31.03.2013 tarihinde yapılması gerektiğinin tespiti ve bu tarih itibariyle hükmen yapılması, hakedişten haksız olarak kesilen gecikme cezasının istirdadı, sözleşme dışı imalât bedeli ile işin 2013 yılına sarkması nedeniyle malzeme ve işçilik fiyat farkı alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Dava açıldıktan sonra 18.02.2014 tarihli temlikname ile, davayı açan yüklenici şirket dava konusu ettiği ve temlik tarihine kadar davalı iş sahibinden olan alacakları ile talep ve dava haklarını K1'e temlik etmiş, temlik alan K1 05.03.2014 havale tarihli dilekçesiyle temliknameyi mahkemeye ibraz ederek alacağın tahsilini talep etmiştir.

Davalı iş sahibi vekili, yargı yolu itirazında bulunmuş zamanaşımı, usul ve esas yönünden davanın reddini istemiş, sözleşmenin 11.5. maddesinde yüklenicinin her türlü hakediş ve alacaklarını idarenin yazılı izni olmaksızın başkalarına temlik edemeyeceği, temliknamelerin noter tarafından düzenlenmesi ve idarece istenilen kayıt ve şartları taşıması gerektiği şeklinde düzenleme mevcut olup, temlik geçerli olmadığından kabul etmediklerini savunmuştur.

Güven Elektrik... Ltd. Şti. harçlandırdığı 17.10.2014 tarihli dilekçe ile asli müdahele talebinde bulunmuştur.

Mahkemece temlik yasağı bulunduğu ve temlik edenin davayı takip iradesini bildirmediği anlaşıldığından, temlik alan davacı anlamında dava ehliyeti-aktif husumet ehliyeti yönünden usulden reddine, asıl dava anlamında verilen hüküm dikkate alınarak müdahele davasının asliye hukuk mahkemesinde devam etmesi gerekmediği anlaşıldığından, müdahele davası anlamında tarafların tacir olması da dikkate alınarak asliye ticaret mahkemesinin görevli olması sebebiyle dilekçenin usulden reddine dair verilen karar, temlik alan davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Alacağın devri (temliki) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup 183. maddenin birinci fıkrasında kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceği kabul edilmiş, devam eden maddelerde devir sözleşmesinin geçerlilik şekli, yasal veya yargısal devir ve etkisi ile devrin hükümleri düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre kural olarak sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olup borçlunun rızasının bulunmaması halinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez.

Dava konusunun devri ise alacağın temlikinden farklı olup, alacağın temlikinde davadan önce ve aşamalı ödeme kararlaştırılan hallerde sözleşmenin ifası aşamasında dahi yapılması mümkün olmakla birlikte, dava konusunun devri adından da anlaşılacağı gibi ancak davanın açılmasından sonra yapılabilir. Dava konusunun devri dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 125. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin 1. bent a ve b fıkralarında davanın açılmasından sonra davalı tarafın dava konusunu üçüncü bir kişiye devretmesi halinde davacının seçimlik hakları gösterilmiştir. Somut uyuşmazlıkta bu husus konumuzun dışındadır. Dava konusunun davacı tarafından devri 125. maddelerin 2. bendinde düzenlenmiş ve madde metninde aynen “davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devir edilecek olursa, devralmış olan kişi görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden devam eder” denilmiştir.

Dava konusunun davacı tarafından üçüncü bir kişiye devredilmesi halini düzenleyen HMK'nın 125/2. maddesi hükmü, devralan üçüncü kişinin hukuk gereği (ipsojure) davacı sıfat ve buna bağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği gerekçesiyle devralan kişinin kendiliğinden davacı yerine geçerek davaya kaldığı yerden devam olunacağı esasını getirmiştir. Bu hükme göre dava, davayı devralan üçüncü kişi ile davalı arasında devam edecektir. Bunun için davalının bu konuda karar vermesi veya devralan üçüncü kişinin davacı yerine geçmesi için onayı aranmaz. (Medeni Usul Hukuku, Yetkin Hukuk Yayınları 1. baskı Prof. Dr. Ramazan Arslan, Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Prof. Dr. Sema Taşpınar Ayvaz sayfa 511 ve devamı). Dava konusu şey dava açıldıktan sonra davacı tarafından başka bir kişiye devredilirse, bu durumda devralmış olan kişi davacı yerine geçerek görülmekte olan davaya kaldığı yerden devam eder. Ancak bu halde davalı yeni davacıya karşı, kişisel savunma sebeplerini ileri sürebilir (Medeni Usul Hukuku Yetkin Yayınları 12. baskı Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammed Özeken sayfa 412. ve devamı).

Somut olayda dava 17.02.2014 tarihinde harcı ödenerek yüklenici Alp Demir İnş. Tur. Taah. Tic. ve San. Ltd. Şti. Tarafından açıldıktan sonra 18.02.2014 tarihinde düzenlenen temlikname ile davanın ilk olarak açıldığı Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/59 Esas sayılı dosyasında davaya konusu yapılan alacaklar dava ve talep hakları ile birlikte 3. kişi K1'e devredilmiştir. Temlikname adi yazılı düzenlenmekle birlikte davacı şirketin tasfiye memuru temlikname içeriğini 26.05.2015 tarihli duruşmada imzalı beyanı ile kabul ettiğinden devir hukuken gerçekleşmiştir. Söz konusu belgenin başlığında temlikname yazılmış olmakla birlikte dava açıldıktan sonra yapıldığı ve içeriğinde davaya konu edilen hak ve alacakları talep ve dava haklarının da devredilmiş olduğu belirtildiğinden, dava konusunun devri belgesi niteliğindedir. Davacı yüklenici şirket tarafından dava açıldıktan sonra dava konusu (müdahil) K1'e devredilmiş olduğundan K1 davacı yüklenici şirket yerine geçmiştir.

Bu durumda mahkemece dava açıldıktan sonra dava konusu hak ve alacakların tamamı K1'e devredildiğinden, K1 HMK'nın 125/2. maddesi gereği dava açan yüklenici şirket yerine geçtiği, aktif dava ehliyeti bulunulduğu ve davaya kaldığı yerden devam edilmesi gerektiğinden işin esasına girilip taraf vekilleri (doğrusu delilleri) toplandıktan sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile davanın usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.11.2017 tarihli ve 2017/333 E., 2017/425 K. sayılı  kararı ile; önceki gerekçeye ilâve olarak somut olay bakımından bozma kararında yer alan karşı oy gerekçesine iştirak edildiği belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12.  Direnme kararı süresi içinde temlik alan davacı K1 vekili ve asli müdahil F2 Güvenlik Elektrik Elektronik Proje Telekomünikasyon İnş. Taah. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II.   UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, 18.02.2014 tarihli “Temlikname” başlıklı belgenin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 183. maddesi gereğince alacağın temliki olarak mı, yoksa 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 125. maddesine göre dava konusunun devri olarak mı nitelendirileceği, buradan varılacak sonuca göre temlik alan K1’in aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı veya temlik eden davacı şirketin yerine geçerek davaya kaldığı yerden devam edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III.   GEREKÇE

A) Asli müdahil F2 Güvenlik Elektrik Elektronik Proje Telekomünikasyon İnş. Taah. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

14.  Bilindiği üzere hukukî yarar dava şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gereken bir şarttır. Mahkemece asıl davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine, müdahale davasında da dilekçenin görevsizlik nedeniyle usulden reddine dair verilen birinci karar asli müdahil vekili tarafından temyiz edilmemiştir. Bu durumda direnme kararını temyizde hukukî yararı bulunmadığından, asli müdahil F2 Güvenlik Elektrik Elektronik Proje Telekomünikasyon İnş. Taah. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazlarının hukukî yarar yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.

B) Temlik alan davacı K1 vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “Dava konusunun devri” ile ilgili kavram ve yasal düzenlemeler irdelenmelidir.

16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 125. maddesinde;

“…(1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:

a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.

b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.

(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.” hükmüne yer verilmiştir.

17. Bu hüküm, dava konusunun davanın açılmasından sonra devrini (müddeabihin temlikini)  düzenlemektedir. Dava açıldıktan sonra sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi “tasarruf serbestisi”  kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, HMK’nın 125. maddesi, dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki hâlinde yapılacak usul işlemlerini belirlemiştir.

18. Uyuşmazlık konusu mal, alacak veya hak, dava açılmadan önce devredilirse HMK’nın 125. maddesi uygulanmaz. Zira malını, alacağını veya hakkını devreden kişinin devrettiği mal, alacak veya hak konusu üzerinde alacaklı, borçlu, malik ve zilyet gibi sıfatları kalmayacağından; devreden kişinin, devirden sonra açılan bir davada davacı ya da davalı olarak hasım gösterilmesi mümkün değildir. Hâl böyle olmakla birlikte başlangıçta alacaklı sıfatı bulunmayan davacı veya borçlu sıfatı bulunmayan davalı, davada taraf olarak gösterilip davanın devamı sırasında alacaklı veya borçlu sıfatına sahip olursa, açılan dava sıfat yokluğundan reddedilemez. Şöyle ki; dava açıldığı esnada alacaklı sıfatı bulunmayan davacının, dava sırasında alacağı devralması durumunda husumet (sıfat) ehliyeti yönünden eksiklik ortadan kalktığı için davaya devam edilerek işin esasının incelenip çözümlenmesi gerekir. Husumetin doğru kişiye yöneltilmesi dolayısıyla dava konusunun devri mahkemece re’sen  nazara alınacak hususlardandır.

19. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 125/1. maddesine göre davanın açılmasından sonra, davalı tarafça dava konusunun dava dışı üçüncü kişiye devri hâlinde davacı isterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralan kişiye karşı davaya devam eder. Davacı bu seçimlik hakkını kullanmayarak isterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür (HMK m. 125/1-b). Davacı kendiliğinden seçimlik hakkını kullanırsa, tercihine göre hareket edilir. Aksi hâlde dava konusunun devredildiğini öğrenen mahkemenin, davacıya seçimlik hakkı bulunduğunu hatırlatarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceğini sorması, süre vermesi ve ona göre işlem yapması gerekir.

20. Maddenin ikinci fıkrası gereğince davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilirse, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve davaya kaldığı yerden itibaren devam eder. Başka bir anlatımla HMK’nın 125/2. maddesinde, davacı tarafından dava konusunun üçüncü kişiye devredilmesi hâlinde, devralan üçüncü kişinin, hukuk gereği (ipso iure) davacı sıfatı ve buna bağlı olarak davayı takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği kabul edilmiştir.

21. Davacının dava konusunu devretmesi durumunda, davalının tercihi aranmadan, devralan, davacının yerine kendiliğinden geçerek yargılama aşamasında her zaman davada taraf sıfatını kazanacaktır. Eş deyişle HMK’nın 125/2. maddesinde, davalıya birinci fıkradakine benzer seçimlik haklar tanınmamıştır; devir alan kişinin davacının yerine geçmek suretiyle davaya kaldığı yerden devam edeceği ilkesi getirilmiştir. Dava konusu hangi aşamada devredildiyse, o andan itibaren devralan kişi davanın tarafı hâline gelecektir.

22. Dava hakkı, asıl (sübjektif ) hakkın içinde bulunan bir hak olduğu için asıl hakkın devri ile dava hakkı da devredilmiş olur. Bir hakkın devri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK’nın) 183. maddesi hükümlerinde düzenlenen alacağın temliki suretiyle gerçekleşir. Alacak temlik edilince devreden kişinin, alacaklı sıfatı ile birlikte davacı sıfatı da devir alana geçer ve davacı yerine geçen üçüncü şahıs usulden doğan yetkilerini kullanabilir.

23. Bu arada “alacağın devri (temliki)” konusuna değinmekte fayda bulunmaktadır.

24. Alacağın devri, alacaklı ile onu devir alan üçüncü şahıs arasında; kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça, borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen yazılı şekle bağlı sözleşme, kanun ya da kazaî kararla gerçekleşen tasarrufî bir muameledir. Alacağın devri kural olarak borçlunun rızasına ihtiyaç olmaksızın yapılabilen tasarrufî bir hukukî işlemdir, külli değil, cüz’i ve sınırlı bir halefiyet meydana gelmektedir. Burada alacaklının değişmesi söz konusudur (Uygur, Turgut.: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, 3. Baskı, Ankara 2013, s. 1096).

25. Somut olayda uygulanması gereken, sözleşmenin imzalandığı ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan TBK’nın 183. maddesinde;

“Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.

Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez” şeklinde alacağın iradî devrinin mümkün olduğu durumlar düzenlenmektedir.

26. Metinde yapılan sadeleştirme dışında, maddede, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 162. maddesine göre herhangi bir hüküm değişikliği yoktur. TBK’da “alacağın temliki” kavramı yerine “alacağın devri” ifadesi kullanılmıştır. TBK’nın 183. maddesinin birinci fıkrasına göre maddede sayılan hâller dışında kural olarak alacağın devrinde borçlunun rızasına gerek yoktur, sadece alacağı talep hakkı devredilmektedir. Diğer bir anlatımla alacağın devrinde borcun özü muhafaza edilmekte, sadece şahıslarda değişiklik olmaktadır.

27. Kural olarak, bütün alacaklar temlik edilebilir. Böylece hâlen iktisap edilmiş (kazanılmış) bir alacak kadar ileride iktisap olunacak bir alacak da; keza muaccel bir alacak kadar bir vadeye veya şarta bağlanmış olan alacaklar da temlik olunabilir. Alacağın hukukî muameleden, haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya doğrudan doğruya kanundan doğmuş olmasının da bir önemi yoktur (Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2019 tarihli ve  2017/11-2630 E., 2019/328 K.  sayılı kararı).

28. Alacağın iradî devrinde (sözleşmeye dayanan devir); bu devrin geçerli olabilmesi için sözleşmenin taraflarının fiil ve tasarruf ehliyetinin bulunması, geçerli bir sözleşmenin olması, alacaklı ile üçüncü kişi arasında TBK’nın 184. maddesi gereğince yazılı devir sözleşmesinin yapılması, devredilen alacak hakkının mevcut olması ve devir engeli bulunmaması koşullarının gerçekleşmiş olması gereklidir.

29. Türk Borçlar Kanunu’nun 183. maddesinde bazı alacakların devrine izin verilmemiştir. Devir yasağı kanundan, sözleşmeden veya işin niteliğinden doğmaktadır.

30. Tarafların borç ilişkisinden doğan alacağın başkasına devredilmesini yasaklaması hâlinde sözleşmeden kaynaklanan “akdî devir yasağı” söz konusudur. Sözleşmede kararlaştırılan devir yasağına rağmen alacak temlik edilmiş ise; yapılan devir nedeniyle alacağı devralan üçüncü kişi, borçluya başvuramaz. Bu durumda borçlu, alacağı devredene karşı akdî devir yasağı savunmasında bulunabilir.

31. Sözleşmeden doğan devir yasağının üçüncü kişilere mutlak olarak ileri sürülmesi bazı hâllerde haksızlıklara yol açabilir. TBK’nın 183/2. maddesi bu yasağı yumuşatmak amacıyla bir istisnaya yer vermiştir. Bu hükümle sözleşmeden doğan temlik yasağının bir istisnası getirilmiştir. Bu hükmün uygulanabilmesi için aşağıdaki koşullar aranacaktır:

a) Borçlu alacaklıya alacağın varlığını tanımış (ikrar etmiş) olmalıdır.

b) Borçlunun bu tanıması (ikrarı) bir senede (belgeye) dayanmalıdır.

c) Alacaklı borç tanımasını (ikrarını) içeren bu senetten doğan alacağını üçüncü kişiye devir etmiş olmalıdır.

d) Üçüncü kişi taraflar arasında devir yasağından iyiniyetle haberdar olmamalıdır (Kılıçoğlu  Ahmet M.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2012, s. 791). Bu koşullar mevcut ise, devir yasağına rağmen üçüncü kişiye yapılan devir geçerlidir. Ancak alacağı temellük eden üçüncü şahıs, devir yasağını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu hükümden yararlanamaz.

32. Devri caiz olmayan bir alacak hakkında yapılan temlik işlemi ilke olarak geçersiz olup; böyle bir devir sadece borçlu karşısında değil, temlik edenle temlik alan arasında da hüküm ve sonuç doğurmaz. Sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olup, borçlunun rızasının bulunmaması hâlinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez. Nitekim aynı hususlar, Hukuk Genel Kurulunun 03.06.2021 tarihli ve 2017/15-427 E., 2021/685 K. sayılı kararında da açıklanmıştır.

33. Bu noktada eldeki davada olduğu gibi sözleşmede temlik yasağı bulunmasına rağmen, dava açıldıktan sonra alacak temlik edilmiş ise, HMK’nın 125. maddesine göre işlem yapılıp yapılmayacağı üzerinde de durulmalıdır.

34.  Sözleşmede alacağın temliki yasağı olduğu hâlde, davadan sonra davacı alacağını dava dışı üçüncü kişiye temlik ettiyse, HMK’nın 125. maddesi anlamında dava konusunun devredildiği kabul edilerek davaya devralan şahıs huzurunda devam edilir, ancak davalı temlik yasağının bulunduğunu ileri sürdüğü takdirde alacağın varlığı ispatlanmamış olacağından davanın reddine karar verilmelidir. Başka bir ifadeyle alacağı devralan HMK’nın 125. maddesi gereğince davacı yerine geçerek usulden doğan yetkilerini kullanabilir ise de; davalının sözleşmede kararlaştırılan temlik yasağını ileri sürmesi durumunda maddi hukuk anlamında talep edebileceği alacağının bulunduğunu kanıtlaması hâlinde alacağa hükmedilebilecektir.

35. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler çerçevesinde alacağı temlik eden davacı yüklenici şirket ile davalı iş sahibinin imzaladığı 29.08.2012 tarihli “Emek Hizmet Binası Çeşitli Blok ve Katlarında Tadilat ve Onarım” işinin yapımına ilişkin sözleşmenin 11.5. maddesinde yüklenicinin her türlü hakediş ve alacaklarını idarenin yazılı izni olmaksızın başkalarına temlik edemeyeceğinin, temliknamelerin noter tarafından düzenlenmesi ve idarece istenilen kayıt ve şartları taşıması gerektiğinin kararlaştırıldığı, davanın açıldığı 17.02.2014 tarihinden sadece bir gün sonra 18.02.2014 tarihinde adi yazılı şekilde düzenlenen temlikname ile dava konusu hak ve alacakların tamamının tüm dava ve talep haklarıyla birlikte aynı zamanda davacı şirketin avukatı olup sözleşmedeki devir yasağını bilebilecek durumda olan üçüncü kişi K1’e devir ve temlik edildiği, davalının sözleşmenin 11.5. maddesinde temlik yasağı bulunduğunu ve şekil şartlarının gerçekleşmediğini ileri sürerek temlikin geçersiz olduğunu savunduğu somut olay değerlendirildiğinde; temlik alan HMK’nın 125. maddesi gereğince alacağı temlik eden davacı yerine geçerek usul yetkilerini kullanmış ise de, maddi hukuk anlamında alacağın varlığını yani geçerli bir temlikle davalıdan isteyebileceği alacağının bulunduğunu ispatlayamamıştır. Buna karşılık davalı iş sahibi, sözleşmenin 11.5. maddesinde kararlaştırılan devir yasağı nedeniyle temlik alacaklısı yeni davacının kendisinden talep edebileceği alacağın bulunmadığını kanıtladığından, mahkemece sözleşmede temlik yasağı olduğu gerekçesiyle davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddine dair verilen direnme kararı doğru olmuştur.

36. Hâl böyle olunca,  usul ve yasaya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.

IV.   SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1) Asli müdahil F2 Güvenlik Elektrik Elektronik Proje Telekomünikasyon İnşaat Taahhüt İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekilinin temyiz itirazlarının hukukî yarar yokluğundan REDDİNE (III-A),

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

2) Temlik alan davacı K1 vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA (III-B),

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,  18.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.