Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

TÜRK MİLLETİ ADINA

YARGITAY İLAMI

İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

TARİHİ : 22/05/2019

NUMARASI : 2019/631-2019/777

DAVACI : K1 vekili Av. K2

DAVALI : SGK Başkanlığı vekili Av. K3

1. Taraflar arasındaki “tespit" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin tapuda adına kayıtlı tarlasını traktörü ile sürüp ektiğini, zeytinyağı ürettiğini, bağcılık ve kiraz işi ile uğraştığını, çiftçi kayıt sistemine kayıtlı olduğunu, ziraat odası ve kooperatif kayıtlarının bulunduğunu, köy muhtarı ve komşu tarla sahiplerinin de tarımsal faaliyetine tanık olduğunu, ayrıca ürün teslimine ilişkin müstahsil makbuzları bulunduğunu, 27.11.2015 tarihli dilekçesi ile 13.8.1996 ve 25.12.1995 tarihli müstahsil makbuzları yanı sıra 4.2.1991 tarihinden beri devam eden oda ve kooperatif kayıtları kapsamında 13.8.1996 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalılığının başlatılmasını talep ettiğini ancak davalı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından 27.11.2015 tarihi itibariyle re'sen tescili yapılmakla birlikte geriye dönük tescil talebinin tevkifat bildirim listesinde ismine rastlanmadığından bahisle reddedildiğini ileri sürerek 13.8.1996 tarihi itibariyle tesciline, tescil tarihinden itibaren sigortalılığının devamına ve ihya talebinin kabulü ile çıkacak prim borçlarının ihya edilmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiş; 6.7.2017 tarihli duruşmadaki ıslah beyanında; istemin bilirkişi raporunda belirtildiği üzere 1.6.1995 tarihi itibariyle değerlendirilmesini talep ettiğini belirtmiştir. Davacı vekili 12.5.2017 tarihli dilekçesinde de aynı yönde beyanda bulunmuştur.

Davalı Cevabı:

5. Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İzmir 14. İş Mahkemesinin 06.07.2017 tarihli ve 2016/340 E., 2017/234 K. sayılı kararı ile; dava konusu edilen dönemde Kurum kayıtlarında davacı adına yapılan tevkifat ya da bildirim bulunmamakla birlikte teslim ettiği ürün bedelinden F1 Zeytinyağı Fabrikası K4 tarafından tanzim edilen 13.5.1995 tarihli müstahsil makbuzunda 1.800TL prim kesintisi yapıldığı, davacının müstahsil makbuzunu saklayarak Kurumun 26.3.2004 (1994) tarihli ve 4 seri nolu Tebliği gereği kendisine bu konuda yüklenen sorumluluğu yerine getirdiği, ürün bedelinden yapılan tevkifatı Kurum hesabına aktarmanın dava dışı işletme sahibinin, bunları takip etmenin ise Kurumun sorumluluğunda olduğu, müstahsil makbuzu ile kesildiği sabit olan primin Kurum hesabına aktarılmamasından davacının sorumlu tutularak sosyal güvenlik hakkına erişiminin engellenmesinin kanunun ruhuna, sosyal güvenliğin temel ilkelerine ve sosyal devlet anlayışına aykırı olduğu, davacı vekilinin dava dilekçesinde sözü ettiği diğer müstahsil makbuzlarının ise dosya içinde bulunmadığı gibi dava dışı K4 tarafından vergi dairesine verilen muhtasar beyannamelerin ekindeki davacının da adının yer aldığı müstahsil listesinde ürün bedelinin yazılı olduğu, prim kesintisine ilişkin bilgi bulunmadığı, ayrıca aynı şahsın dosyadaki dilekçesinde zirai ürün alımına ilişkin elinde makbuz mevcut olmadığını bildirdiği, bu nedenle davacının 12.5.2017 tarihli dilekçesi ile 6.7.2017 tarihli duruşmadaki beyanı birlikte değerlendirilerek ilk tevkifatın yapıldığı 13.5.1995 tarihini takip eden ay başı olan 1.6.1995 ile 31.12.1995 tarihleri arasında davacının tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İzmir 14. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

8. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 10.11.2017 tarihli ve 2017/2241 E., 2017/1454 K. sayılı kararı ile; 1.800 TL prim kesintisi yapıldığı görünen 13.1.1995 tarihli müstahsil makbuzundaki tarih ve prim kesinti tutarı üzerinde tahrifat olduğunun çıplak gözle dahi fark edildiği gibi, F1 Zeytinyağı Fabrikası tarafından Kuruma 1995/1. ayda teslim edilen müstahsil listesinde davacının adına rastlanmadığının bildirilmesi karşısında gerçek şahıs tarafından yapılan tevkifatın Kuruma intikali söz konusu olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 25.02.2019 tarihli ve 2018/54 E., 2019/1310 K. sayılı kararı ile; "...F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:

Dava, davacının 01.06.1995 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, 01.06.1995-31.12.1995 tarihleri arasında tarım-bağkur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince karar usul ve yasaya uygun bulunmayarak kaldırılmış ve davanın reddine karar verilmiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 27.11.2015 tarihli tescil talebine istinaden bu tarihten itibaren sigortalılığının başlatıldığı, 2007/44 sayılı Genelge gereği geriye dönük tescil işleminin yapılamadığının davacıya bildirildiği, 13.01.1995 tarihli, 18.000 TL prim kesintisi olan, F1 Zeytinyağı fabrikası tarafından düzenlenen ürün teslimine ilişkin davacının adı ve soyadı yazılı makbuzun dosyada mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

Yargıtay'ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş kararları; Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi halinde, Bağ-Kur’un prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi, yasanın kendisine yüklediği re’sen tescil yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiğinden, prim tevkifatının yapıldığı tarihi izleyen aybaşından itibaren sigortalı olarak kabulü gerektiği yönündedir.

İlk prim kesintisini izleyen yıllarda prim kesintisi veya ürün tesliminin gerçekleştiğinin belirlendiği durumlarda, bu yıllar için de tespit kararı verilmesi gerekmektedir.

Tarım Bağ-Kur sigortalılığının temel koşulu 2926 sayılı Yasanın 2/1 ve 3/b maddelerinde belirtildiği gibi, tarımsal faaliyette bulunmaktır. Prim tevkifatına dayalı tespit davasında, salt ziraat odası ve kooperatif kaydı gibi belgelerin bulunması, davanın kabulü için yeterli değildir. Tarımsal faaliyetin sürdüğünün, faaliyete ilişkin olarak hangi tarımsal ürünlerin üretildiği, nereye satıldığı veya teslim edildiği gibi hususlar da somutlaştırılarak belirlenmelidir. Prim tevkifatı ve ürün tesliminin, iki yıla kadar olan süre dışında süreklilik arzettiği hallerde de, tarımsal faaliyetin sürekli olduğu kabul edilebilir.

Somut olayda, uyuşmazlık konusu 13.01.1995 tarihli müstahsil makbuzundan davacının Bağ-kur dosyasında iki fotokopi mevcut olup tahrifatın birinde olduğu fakat diğerinde tahrifat yapılmadığı ve tahrifat yapılmadan da okunaklı şekilde bağkur kesintisi olduğu dikkate alınmadan ve kurumun davacının adının olmadığını iddia ettiği F1 Zeytinyağı Fabrikası tarafından Kuruma 1995/1 ayda teslim edilen müstahsil listesinin de dosya arasına alınmadan hüküm kurulması hatalıdır.

Yapılacak iş, F1 Zeytinyağı Fabrikası tarafından Kuruma 1995/1 ayda teslim edilen müstahsil listesini dosya arasına almak ve 13.01.1995 tarihli müstahsil makbuzunda tahrifat olmadığını gözeterek sonucuna göre değerlendirerek karar vermekten ibarettir.

O halde yukarıda açıklanan hususlarda dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekirken davalı kurumun istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddi yönünde yeniden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 22.05.2019 tarihli ve 2019/631 E., 2019/777 K. sayılı kararı ile; müstahsil makbuzunun düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 2926 sayılı Kanun’un 36. maddesindeki hükmün Kuruma tescil başvurusu yapıp sigortalı konumunu kazanmış kişilerin prim borçlarına ilişkin olduğu, ancak sigortalılık tescili bulunmayanların teslim ettiği ürün bedelinden usulsüz de olsa yapılan kesintinin kayıtlarına girmesine rağmen bu tutarı iade etmeyip üreticinin sigortalılığı konusunda da işlem yapmayan Kurumun ürün tesliminden prim kesintisi yapılan üreticiyi sigortalı kabul etmesi gerektiğinin ise yargı kararlarıyla zorunlu kılındığı, bu kapsamda kamu kurumları tarafından yapılan kesintilerin kamuya güven ilkesi gereği Kuruma intikali aranmamakta ise de, sigortalılık niteliği konusunda inceleme yapma ve sigortalı olmayanlardan tevkifat yoluyla prim tahsil etme yetkisi bulunmayan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin yaptıkları prim kesintilerinin Kurum kayıtlarına intikal ettirilmemesi durumunda geçmişe dönük sigortalılık statüsü tanınmasının mümkün olmadığı, prim kesintisinin Kuruma kayıtlarına intikal ettirilip ettirilmediği konusunun ürün teslim eden ile teslim alan arasında özel hukuk ilişkisi ötesinde sosyal güvenliğe etkisinin bulunmadığı, Kurumun 26.3.1994 tarihli ve 4 seri nolu Tebliğinde tüm üreticilerin teslim ettikleri ürünlerden prim kesintisi yapılması gerektiği gibi bir yaklaşımın benimsenmediği, sosyal güvenlik temel insan haklarından olmakla birlikte nimet-külfet dengesini gözeten sistem gereği sigortalının başvurusu, belirlenen düzen ve belli bir süre prim ödenmesi gibi bir kısım yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerektiği, davacının kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyeti nedeniyle sigortalılık haklarını takip etme yükümlülüğünü öngören yasal düzenlemeler gereğince talep konusu dönemde herhangi bir işlem yapmadığı, Kuruma sigortalılık iradesini gösterir başvurusunun bulunmadığı, aradan 20 yıl geçtikten sonra içeriğinde yer alan kesintinin Kurum kayıtlarına intikal etmediği belirgin olan ve geçerli olduğunun kabulünü gerektirir niteliğe sahip olmayan makbuza dayalı istemin kabulüne olanak bulunmadığı, bu nedenle yerleşik Yargıtay içtihatlarından ayrılan ve içtihat değişikliğine yol açacak uygulamanın Hukuk Genel Kurulunca karara bağlanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dışı gerçek kişi tarafından ürün teslimi sırasında tevkifat yoluyla davacı adına kesilen Bağ-Kur priminin Kurum hesabına intikal etmediği ve ürün teslimine ilişkin 13.1.1995 tarihli müstahsil makbuzunun tahrifat yapıldığından bahisle geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilen somut olayda; Kuruma 1995/1. ayda teslim edildiği belirtilen müstahsil listesini dosya arasına alıp 13.1.1995 tarihli müstahsil makbuzunda tahrifat olmadığı kabul edilerek sonucuna göre değerlendirme yapılarak karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

15. Davanın yasal dayanağını oluşturan ve 17.10.1983 kabul tarihli olup 20.10.1983 tarihli 18197 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu (2926 sayılı Kanun)'un 2. maddesinin ilk hâlinde kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın tarımsal faaliyette bulunan kimselerden 22 yaşını doldurmuş erkeklerle 22 yaşını doldurmuş aile reisi kadınların bu kanuna göre sigortalı sayılacağı belirtilmiş, 15.4.1987 tarihli ve 3350 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile eklenen fıkra ile de uygulama tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla 55 yaşını dolduran erkeklerin istekleri hâlinde kapsama alınacağı hükme bağlanmıştır.

16. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun sözü edilen 2. maddesi 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun'un 48. maddesi ile değişikliğe uğramış olup madde;

"Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.

Yukarıdaki fıkra hükmüne göre sigortalılığın tespit, tescil ve takibine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müştereken çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.

İlk tescil tarihinde ellisekiz yaşını dolduran kadınlarla, altmış yaşını dolduran erkekler istekleri halinde kapsama alınırlar." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

17. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun "Tanımlar" kenar başlıklı 3. maddesinin (b) bendinde "Tarımsal Faaliyette Bulunanlar: "Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar..." şeklinde tanımlanmıştır.

18. Bu itibarla 2926 sayılı Kanun'un 2. ve 3. maddeleri kapsamında kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan kanunda öngörülen belli bir yaşı dolduran kadın ve erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde olup sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz (2926 sayılı Kanun m.5).

19. Sigortalı sayılanlar 2926 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanun'a göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca re'sen yapılacak ve Kanun'un 5. maddesi hükmü gereğince tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.

20. Diğer yandan 2926 sayılı Kanun'un 10. maddesinde kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin, Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği (Pankobirlik), Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı belirtilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu anlaşılmaktadır.

21. Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulaması ile de Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2010 tarihli ve 2010/10-359 E., 368 K.; 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 E., 2017/215 K. ile 15.02.2017 tarihli ve 2015/10-1283 E., 2017/242 K. sayılı kararları).

22. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, 2926 sayılı Kanun'un 36. maddesi uyarınca Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu hâlde 2. madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Kuruma ödenmesi durumunda kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Kurumun prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re'sen kayıt ve tescil etmemesi kanunun kendisine yüklediği re'sen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.

23. Nitekim 2926 sayılı Kanun'a tabi sigortalıların ödeyecekleri primlerin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilmesine ilişkin olmak üzere 1.4.1994 tarihinde uygulanmaya başlanılan 3.4.1993 tarihli ve 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki 13.5.1993 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. 8.1.1994 tarihli ve 94/5173 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile de tevkifat oranı %1'e indirilmiştir. 2926 sayılı Kanun ve kararnameler kapsamında konuyu değerlendiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalan Kanunu 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği (Tebliğ) düzenlenerek 26.3.1994 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış ve 1.4.1994 tarihinden itibaren tarım sigortalılarının prim borçlarının teslim ettiği ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsili ile yersiz olarak alınan tutarların ilgililere geri verilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Tebliğin (B) bendinde tevkifat yapacak olanlar, (C) bendinde çiftçi primlerinin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsiline ilişkin usul ve esaslar, (E) bendinde tevkifat tutarlarının Kurum hesaplarına yatırılması ve tevkifat bildirimlerinin verilmesi, (G) bendinde 2926 sayılı Kanun kapsamına girmeyenlerin durumu, (H) bendinde 2926 sayılı Kanun kapsamına giren ve prim borcu bulunmayan veya prim borcu taksitlendirilen çiftçilerin durumu ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Tebliğin (D) bendinde ise çiftçilerden ürün alımı sırasında tevkifat yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle mevzuat gereği düzenlemek zorunda oldukları belgelerin uygun bir yerine (gerek kendilerinde kalacak, gerek çiftçiye verecekleri örneklerde) çiftçinin ad ve soyadını, adresini, yaptıkları tevkifat tutarını, Bağ-Kur numarasını, bu numara yoksa veya bilinmiyorsa ayrıca çiftçinin baba adını, doğum tarihi ve yerini kaydetmek zorunda oldukları; çiftçilerin de Bağ-Kur primlerinin sattıkları ürün bedellerinden tevkif suretiyle ödendiğini ispatlayabilmelerinin kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmelerine bağlı olduğu belirtilmiştir. Çiftçilerin sattıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben yapılan tevkifatların, tevkifatın Kurum hesaplarına intikal etmesi koşuluyla tevkifatın gerçekleştiği tarih itibariyle cari ve geçmiş dönem prim borçları ile iadenin talep edileceği dönemin sonuna kadar tahakkuk ettirilecek prim borçlarına mahsup edileceği, Kurum hesaplarına intikal etmeyen tevkifatların mahsup işlemine esas alınmayacağı ise Tebliğin (F) bendinde düzenlenmiştir.

24. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri Nolu Uygulama Tebliğinin "Prim Tevkifatı Nedeniyle Tescil ve Sigortalılığın Başlangıcı" kenar başlıklı (I) bendinde ise, " 2926 sayılı Kanun'un 2 inci maddesine göre sigortalı sayıldıkları halde, Kanunun 7 nci maddesinde öngörülen üç aylık süre içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayan sigortalıların tescil işlemleri, Kanunun 9 uncu maddesine göre Kurumca re'sen yapılmakta ve sigortalıların hak ve yükümlülükleri de kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlamaktadır.

Ancak Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı olmaları gerektiği halde, Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış çiftçilerin, tevkifatın yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle yazılı talepte bulunmaları halinde, söz konusu talepleri tescil için irade beyanı olarak değerlendirilecek ve tevkifat tutarının Kurum hesaplarına, bildirimin ise Kurum kayıtlarına intikal etmesi koşuluyla, sigortalılıkları tevkifatın yapıldığı tarihi takip eden aybaşı itibariyle başlatılacaktır.

Sigortalının bu yönde bir talebinin olmaması halinde, sigortalılık Kurumca re'sen tescil işleminin yapıldığı ayı takip eden aybaşından itibaren başlatılacaktır." yönünde düzenleme bulunmakta iken bu bent 21.3.2002 tarihli ve 24702 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 4 seri nolu Tebliğ ile yürürlükten kaldırılmış ise de daha sonra 22.5.2007 tarihli ve 26529 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7 seri nolu Tebliğ ile yeniden düzenlenerek tekrar yürürlüğe konulmuştur.

25. Somut olayda davacının 27.11.2015 tarihili başvurusu üzerine Kurum tarafından ibraz ettiği müstahsil makbuzuna ait tevkifat bildirim listesinde ismine rastlanmadığından bahisle 2007/44 sayılı genelgeye istinaden geriye dönük tescil işlemi yapılmasının mümkün olmadığı belirtilerek 27.11.2015 tarihi itibariyle sigortalılığının başlatıldığı, davacıya ait Bağ-Kur sigorta şahsi sicil dosyası içinde 13.1.1995 tarihli müstahsil makbuzundan iki fotokopi mevcut olduğu, makbuzların birinde tarih ve prim kesinti tutarı üzerinde tahrifat bulunmakla birlikte diğerinde tahrifat olmadığı, tahrifat yapılmamış müstahsil makbuzunda F1 Zeytinyağı Fabrikası K4 tarafından Bağ-Kur prim kesintisi yapıldığının görüldüğü, Kurumca ilk derece mahkemesine hitaben yazılan 14.2.2017 tarihli cevabi yazıda makbuz tarihinin 1995/05 olmasına rağmen firma bildirim listelerinde 1995/01 olarak bulunduğu ancak kişinin herhangi bir kimlik bilgisi olmadığından işleme alınmadığının bildirildiği görülmüştür.

26. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ürün tesliminin özel kuruluşlara yapılması hâlinde hak ve mükellefiyetin başlangıcı için bu tevkifatın Kurum hesabına intikal etmesinin zorunlu olması gerektiği dikkate alınarak davacının teslim ettiği ürün bedelinden tevkifat yoluyla prim kesintisi yapılmış olan 13.1.1995 tarihli müstahsil makbuzunun geçerli olduğu kabul edilmek suretiyle F1 Zeytinyağı Fabrikası K4 tarafından 1995/1. ayda düzenlenerek Kuruma teslim edilen tevkifat bildirim listesi getirtilmeli ve dava dışı gerçek kişi tarafından ürün teslimi sırasında tevkifat yoluyla davacı adına kesilen primin Kurum hesabına intikal edip etmediği araştırılarak prim kesintisinin Kurum hesabına intikal ettiğinin tespiti hâlinde davacının 12.5.2017 tarihli dilekçesi ile 6.7.2017 tarihli duruşmadaki ıslah beyanı da dikkate alınarak sigortalı olduğunun kabulüne, aksi durumda davanın reddine karar verilmelidir.

27. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2010 tarihli ve 2010/10-380 E., 2010/420 K., 25.01.2017 tarihli ve 2015/10-264 E., 2017/153 K. ile 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 E., 2017/215 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.

28. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/2. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 18.01.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.