Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

TARİHİ : 17.06.2020

KARAR : Şikayetin reddine

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 07.02.2022 tarihli ve

2021/8372 Esas ve 2022/1235 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki şikâyet isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin kabulüne karar verilmiştir.

Kararın alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı borçlular vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı borçlular vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelendi.

I. TALEP

Borçlular vekili; alacaklı vekilinin borçlular aleyhine 05.11.2019 tarihinde İzmir 27. İcra Müdürlüğünün 2019/14670 Esas sayılı dosyasında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlattığını, 16.12.2019 (doğrusu 17.12.2019) tarihinde ise İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2019/16873 Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı icra takibi başlatıldığını, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 45 inci maddesinin alacaklıya tercih hakkı verdiğini, alacaklının tercih hakkını kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinden yana kullandıktan sonra ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı icra takibi yapamayacağını belirterek İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2019/16873 Esas sayılı dosyasında yapılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiş, daha sonra kendilerini vekille temsil ettirmişlerdir.

II. CEVAP

Alacaklı vekili; borçlulardan olan alacakları nedeniyle öncelikli olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, sonrasında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibinin dosya numarasına da atıf yapılarak tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe başlandığını, 2004 sayılı Kanun’un 45 ve 167 nci maddeleri gereğince tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla her iki takibin de yapılabileceğini, seçimlik haktan bahsedilemeyeceğini belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 08.09.2020 tarihli ve 2020/331 Esas, 2020/393 Karar sayılı kararı ile; 2004 sayılı Kanun’un 45 ve 167 nci maddeleri uyarınca borç ipotek ile temin edilmiş olsa bile elinde kambiyo senedi bulunan alacaklının kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapabileceği, somut olayda alacaklı tarafından İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2019/16873 Esas sayılı takip dosyasında borçlular aleyhine başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı icra takibinde takip talebinde ve icra emrinde; "tahsilde tekerrür olmamak" kaydına yer verildiğinden iki takip dosyasına konu borcun aynı borç olduğunun anlaşıldığı, öncelikle bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibe geçildiğinden, alacaklının tercih hakkını bu takip türünden yana kullanmış olup aynı borca ilişkin olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı icra takibi yapamayacağı, bu hususun kamu düzeni ile ilgili olup süresiz şikâyete tabi olduğu, şikâyete konu ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilâmlı takibe konu borçla ilgili olarak bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan takibin derdest olduğu, mükerrer olan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan ilâmlı icra takibinin iptali gerektiği gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile mükerrer olan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı icra takibinin iptaline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 09.06.2021 tarihli ve 2020/2255 Esas, 2021/1572 Karar sayılı kararı ile; 2004 sayılı Kanun’un 45 ve 167 nci maddeleri gereğince alacağı rehinle teminat altına alınan alacaklının rehnin paraya çevrilmesi yoluna başvurmadan doğrudan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibi tercih edebileceği gibi, önce rehnin paraya çevrilmesi ve daha sonra veya aynı zamanda kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yoluna da başvurabileceği, aynı alacak için değişik takip yollarına başvurulmasına yasal bir engel bulunmadığı, asıl olanın tahsilde tekerrür olmamasının sağlanması olduğu, kanunda alacaklının önce kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yaptıktan sonra tercih hakkını bu yönde kullandığı gerekçesiyle daha sonra ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapamayacağına ilişkin bir düzenleme de bulunmadığı, somut olayda aynı alacağa ilişkin olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yanında açıkça bu takiple tekerrür olmamak kaydıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçilmesinde usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlular vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"...İİK'nin 45. maddesinde; rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusunun iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklının yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabileceği, poliçe ve emre muharrer senetlerle çekler hakkındaki İİK’nun 167. madde hükmünün mahfuz olduğu, aynı kanunun 167. maddesinde ise; alacağı çek, poliçe veya emre muharrer senede müstenit olan alacaklının, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte bulunabileceği düzenlenmiştir.

Somut olayın incelenmesinde; 05.11.2019 tarihinde başlatılan İzmir 27. İcra Dairesi’nin 2019/14670 Esas sayılı takip dosyasında; alacaklı tarafından ... Turizm ... Ltd. Şti, ... ve ... hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığı, bundan sonra 16/12/2019 tarihinde İzmir 12. İcra Dairesi’nin 2019/16873 Esas sayılı takip dosyası ile kredi borçlusu ... Turizm ... Ltd. Şti. ile ipotek verenler ... ve ... hakkında hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibi başlatıldığı, takip talebinde "İzmir 27. İcra Müdürlüğü'nün 2019/14670 Esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tahsili” ibarelerinin bulunduğu, cevap dilekçesinde de aynı alacağın tahsili için tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takip başlatıldığının beyan edildiği görülmüştür.

Her ne kadar yukarıda anılan kanun hükümleri uyarınca borç ipotek ile temin edilmiş olsa bile elinde kambiyo senedi bulunan alacaklı, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapabilirse de tercih hakkını bu takip türünden yana kullanmış ise aynı borca ilişkin olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapamaz. Bu husus süresiz şikayete tabidir. (Prof. Dr. L. Şanal Görgün, Doç. Dr. Levent Börü, Dr. Öğretim Üyesi ... Kodakoğlu, İcra ve İflas Hukuku, Ocak 2022, s. 318, 319).

O halde, İlk Derece Mahkemesince, şikayetin kabulü ile asıl borçlu şirket ve zorunlu takip arkadaşı konumunda olan ipotek verenler hakkında başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı icra takibinin iptaline karar verilmesi yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında 2004 sayılı Kanun’un 150/f maddesinde rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takipte takdir edilen ve kesinleşen kıymete göre rehinli malın alacağı karşılamayacağı anlaşılırsa alacaklıya kalan miktar için geçici rehin açığı belgesi verileceği ve alacaklının bu belgeye dayanarak borçlunun diğer mallarının haczini isteyebileceğinin düzenlendiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.04.2001 tarihli ve 2001/12-354 Esas, 2001/367 Karar sayılı kararında özellikle takip konusu alacağın rehin tutarı ile karşılanamayacağının belirgin olması karşısında, tüm alacak için tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile takip yapılmasında usulsüzlük bulunmadığı hususuna vurgu yapıldığı, bu durumda rehin ile teminat altına alınan taşınmazlar bakımından alacağın rehin ile karşılanamayacağının belirgin olması hâlinde genel haciz yoluna dahi başvurulabilirken 2004 sayılı Kanun’un 45 inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmünü yok saymak sureti ile kambiyo evrakına sahip alacaklıyı yalnızca rehin ya da kambiyo evrakına dayanan takibe tabi tutmanın hukuka aykırı olacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde borçlular vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Borçlular vekili; 2004 sayılı Kanun’un 45 inci maddesinin üçüncü fıkrası ile 167 nci maddesi uyarınca alacaklıya tercih hakkı tanındığını, somut olayda alacaklının tercih hakkını kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipten yana kullandığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda alacaklı tarafından borçlular aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilâmlı icra takibine ve kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine konu borcun aynı borç ilişkisinden kaynaklanması karşısında 2004 sayılı Kanun’un 45 ve 167 nci maddeleri uyarınca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı icra takibinin iptalinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesinin üçüncü fıkrası, 167 nci maddesinin birinci fıkrası.

2. Değerlendirme

1. 2004 sayılı Kanun’un 45 inci maddesinin birinci fıkrası “önce rehne müracaat zorunluluğu” olarak ifade edilen kuralı düzenlemektedir. İcra ve İflas hukuku sistemimize göre kural olarak alacağı rehinle temin edilmiş olan alacaklı, borcun ödenmemesi hâlinde öncelikle rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmak zorundadır. İcra ve iflas hukukunda kural önce rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması olmakla birlikte, bu kuralın istisnaları da bulunmaktadır. 2004 sayılı Kanun’un 45 inci maddesinin üçüncü fıkrası ile 167 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca alacağı bir kambiyo senedine bağlı olan alacaklı alacak rehinle temin edilmiş olsa bile, doğruca kambiyo senetlerine mahsus haciz veya (borçlu iflasa tabi ise) iflas yoluna başvurabilir. 2004 sayılı Kanun’un 45 inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü nedeniyle ayrıca 167 nci maddesinin birinci fıkrasında “alacak rehinle temin edilmiş olsa bile” ibaresine yer verilmesi sadece bir tekrardan ibarettir.

2. Alacaklının alacağı hem rehin ile teminat altına alınmış hem de kambiyo senedine bağlanmış ise alacaklı sıra gözetilmeksizin rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yollarına veya kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yollarından birine başvurabilir. 2004 sayılı Kanun’un 45 inci maddesinde önce rehne başvurulması kuralına yer verildikten sonra istisnalarına yer verilmiş olması karşısında, aynı anda tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla da olsa aynı alacaktan dolayı aynı borçluya karşı her iki takibe de aynı anda başvurulabileceği sonucuna varılamaz. Bu durumda alacaklı her iki takip yolundan birini tercih etmek bakımından serbesttir. Dolayısıyla alacaklı bu takip yollarından birini tercih ederek takip başlattığında bu icra takibi devam ederken aynı alacak için “tahsilde tekerrür olmamak” kaydı içerse bile diğer takip yoluna başvuramaz. Aksi hâlde aynı alacak için aynı borçluya karşı derdest bir icra takibi var iken mükerrer olarak ikinci bir takibin yapılması söz konusu olur. İcra takibinin türleri farklı olsa bile her iki icra takibindeki para alacağı da aynı hukuki ilişkiden doğmuş olduğundan mükerrerlik meydana gelir.

3. İcra ve İflas Kanunu sistemimizde alacaklı tarafından aynı borçlu aleyhine, aynı alacaktan dolayı tek takip yapılması asıl olup, “tahsilde tekerrür olmamak” kaydı içerse bile aynı anda iki takip yapılabileceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Alacaklı tercih hakkını kullanarak rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapması durumunda bu icra takibi sonucunda rehin tutarı borcu ödemeye yetmediği takdirde kalan alacağını haciz (veya iflas) yolu ile isteyebilir.

4. Rehinle teminat altına alınmış ve ayrıca kambiyo senedine de bağlanmış alacağın tahsili amacıyla, borçlu aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile aynı anda hem rehnin paraya çevrilmesi yolu ile hem de kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılması hâlinde borçlu şikâyet yolu ile icra mahkemesine başvurarak aleyhine başlatılan ikinci takibin iptalini isteyebilir. Bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, süresiz şikâyete tabidir.

5. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca 20.01.2023 tarihli ve 2021/2 Esas, 2023/1 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararı ile “Rehinle teminat altına alınmış ve ayrıca kambiyo senedine de bağlanmış alacağın tahsili amacıyla, borçlu aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile aynı anda ve sıra gözetilmeksizin hem rehnin paraya çevrilmesi yolu ile, hem de kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılamayacağı” şeklinde karar verilmiştir.

6. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun (2797 sayılı Kanun) 45 inci maddesi uyarınca içtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar. Bu yasal düzenleme gereğince, içtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurulları, Daireleri ve adliye mahkemeleri için gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

7. Somut olayda ise; 05.11.2019 tarihinde İzmir 27. İcra Müdürlüğünün 2019/14670 Esas sayılı takip dosyasında alacaklı vekili tarafından şikâyetçi borçlular aleyhine bonoya dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılmıştır. Mükerrer olduğu iddia edilen İzmir 12. İcra Müdürlüğünün 2019/16873 Esas sayılı takip dosyasında ise 17.12.2019 tarihinde şikâyetçi borçlular aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilâmlı icra takibi başlatılmış, takip talebinde ve icra emrinde; “İzmir 27. İcra Müdürlüğünün 2019/14670 Esas sayılı dosyasına tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tahsili talebidir" kaydına yer verilmiştir. Buna göre her iki takip dosyasına konu borcun aynı borç olduğu anlaşılmaktadır.

8. O hâlde 2004 sayılı Kanun'un 45 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 167 nci maddesinin birinci fıkrası hükümleri ile 2797 sayılı Kanun'un 45 inci maddesi gereğince bağlayıcı olan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 20.01.2023 tarihli ve 2021/2 Esas, 2023/1 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince alacaklı tarafından borçlular aleyhine tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilâmlı icra takibine ve kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibine konu borcun aynı borç ilişkisinden kaynaklanması karşısında mükerrer olan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilâmlı icra takibinin iptali gerekir.

9. Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı 5311 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun'un 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasının göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

27.09.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.