Dosya olarak kaydet: PDF - TIFF - WORD
Görüntüleme Ayarları:

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2022/394 E., 2022/579 K.

KARAR : Davacının tapu iptali ve tescil isteminin reddine, alacak talebinin ise kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 20.01.2022 tarihli ve

2021/6310 Esas ve 2022/185 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davacının tapu iptali ve tescil isteminin reddine, alacak talebinin ise kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili kooperatif tarafından bugüne kadar usulüne uygun olarak kesin maliyet bedellerinin belirlenmesine ve üyelerden talep edilmesine yönelik herhangi bir karar alınmadığını, davalı ile kooperatiften dairesini alan diğer üyelerden yalnızca geçici maliyet bedeli alındığını, kooperatiften istifa eden üyelere olan borçların, evlerini teslim alan üyeler için yapılan inşaatlarda kullanılan banka kredisi borçlarının, vergi, SGK vs. borçların dairesini teslim alan üyelerin kesin maliyet bedeli hesabına eklenmediğini ve tüm bu borçların dairesini teslim almamış olan üyelere bırakıldığını, yapılan bu fahiş hataların müvekkili kooperatifin mevcut yönetimi tarafından görev başına geldikleri zaman kooperatif kayıtlarında yapılan incelemeler neticesinde tespit edildiğini, bu nedenle 21.04.2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında, daha önce hesaplanan tüm geçici ve kesin maliyet bedellerinin iptali ile yeniden kesin maliyet bedeli hesaplanmasına karar verildiğini ve alınan kararların kesinleştiğini, bu kapsamda verilen yetki uyarınca yönetim kurulu tarafından ilgili hazırlıkların yapıldığını ve alınan kararlar ile kesin maliyet bedeli hesaplanması sürecinin başlatıldığını, hesaplanan kesin maliyetlerin ana sözleşmenin 61 inci maddesindeki usule uygun şekilde üyelere tebliğ edildiğini ve on beş günlük itiraz süresi ile devamındaki prosedürlerin de 61 inci maddeye uygun olarak tamamlanmasının sağlandığını, bu kapsamda tüm üyelerin paylarına düşen kesin maliyet bedeli borcunun üyelere tebliği ile ödeme yapmalarının talep edildiğini, ancak davalının verilen bu sürelere rağmen borcunu ödemediğini, kooperatif tarafından yeniden kesin maliyet bedeli hesabı yapılmasından ve genel kurulda alınan kararlardan sonra davalı ile birlikte bir kısım üyelerin haksız ve kötüniyetli olarak kooperatif üyeliklerinden istifa ettiklerini müvekkili kooperatife bildirdiklerini, müvekkili kooperatifin de ilgili üyelere gönderdiği cevap ihtarında hak ve vecibelerde eşitlik ilkesi gereğince üyelikten istifalarının hukuken sonuç doğurabilmesi için ya teslim aldıkları daireleri ve tapuları ihtarnamenin kendilerine tebliğinden itibaren yedi gün içinde kooperatife devretmeleri gerektiğinin ya da kesin maliyet bedellerinin ve %10 risk payının ana sözleşmenin 61/e maddesinde belirtildiği üzere ödenmesinin bildirildiğini, ne var ki ihtara rağmen belirtilen süre içinde davalı tarafından kooperatife daire ve tapu devri yapılmadığı gibi muaccel olan kesin maliyet bedelinin de ödenmediğini, davalının kooperatiften elde ettiği menfaate (daireye) karşılık üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının kooperatiften çıkma iradesi (istifası) mahkemece geçerli kabul edildiği takdirde dava konusu ... İli, ... İlçesi, ... ... Mahallesi 6074 ada 5 nolu parselde bulunan A Blok 7 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile müvekkili kooperatif adına tesciline, davalının istifa beyanı geçersiz ve hâlen kooperatif üyesi olduğu kabul edilerek tescil talebinin reddedilmesi hâlinde ise kooperatif yönetimi tarafından ana sözleşmenin 61 inci maddesine göre yeniden hesaplanan kesin maliyet bedeli ve diğer hususlardan ... edim borçları nedeniyle şimdilik 5.000,00 TL kesin maliyet bedeli alacağının arabuluculuk başvuru tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 12.04.2021 tarihli ıslah dilekçesinde ise davada istenen 5.000,00 TL kesin maliyet bedeli alacağını 177.415,58 TL artırarak toplam talebini 182.415,58 TL’ye çıkarmıştır.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının kendi belirlediği kesin maliyet bedeli alacağının müvekkili tarafından ödenip kat mülkiyeti tapusu alınmasına rağmen 21.04.2019 tarihli genel kurul kararını dayanak göstererek yeniden kesin maliyet bedeli istemesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, kooperatife olan borcunu ödeyerek 2011 yılında kat mülkiyeti tapusunu alan müvekkilinin kooperatifle ilişiğinin kesildiğini, zira müvekkilinin 2011 yılında tapuyu almasından sonra kooperatif tarafından yapılan genel kurul toplantıları ile hazirun listesinde adının bulunmadığını ve genel kurula da davet edilmediğini, davacı tarafından 21.03.2011 tarihinde daire kesin maliyetlerinin tespit edildiğine dair evrakın, 02.06.2011 tarihinde de taahhütname ve ilişik kesme belgesinin müvekkiline verildiğini, anılan belgelerden de anlaşılacağı üzere müvekkilinin belirlenen kooperatif kesin maliyet bedelini ödemesi sonucu tarafların birbirini ibra ettiğini, yapı kooperatifleri ana sözleşmesinin ortakların şahsi sorumlulukları başlıklı 20 nci maddesinde her ortağın kooperatifin borçlarına karşı taahhüt ettiği pay tutarı kadar sorumlu olduğu ve kooperatiften ilişkisi kesilen ortağın sorumluluğunun ayrıldığı tarihten itibaren iki yıl devam edeceğinin düzenlendiği, kooperatifle 2011 yılında ilişkisi kesilen müvekkiline bu kadar yıl sonra yeniden borç çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu ve davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, davacı kooperatifin eşitlik ilkesine aykırı davrandığını belirterek davanın usulden, aksi hâlde esastan reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 08.07.2021 tarihli ve 2019/774 Esas, 2021/577 Karar sayılı kararıyla; davacının tapu iptali ve tescile yönelik talebinin menfaatler dengesine uygun olmadığından reddi gerektiği, buna karşılık terditli talebi olan alacak yönünden yargılamaya devam edildiği, genel kurulca ödeme günü belirlenerek aidat bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmediği takdirde temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi hâlinde bu kararın tüm ortakları bağlayacağının açık olduğu, bilirkişi heyetinin hükme esas alınan raporuna göre davacı tarafından kooperatif üyesi olan davalıdan kesin maliyet bedeli alacağı olarak 182.415,58 TL talep edilebileceği, davalıya 27.07.2019 tarihinde ... Gazetesinde ilanen tebligat yapıldığından ve kesin maliyet bedeli tebliğ tarihinden itibaren bir ay sonra muaccel olacağından, davalının borcuna 28.08.2019 tarihinden itibaren genel kurulda kararlaştırılan yıllık %18 (aylık %1,5) oran üzerinden gecikme faizi uygulanacağı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteminin reddine, terditli alacak talebinin kabulü ile; 5.000,00 TL alacağın dava tarihi 22.11.2019 tarihinden itibaren, 177.415,58 TL’nin ise ıslahın yapıldığı 12.04.2021 tarihinden itibaren işleyecek aylık %1,5, yıllık %18 faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 13.10.2021 tarihli ve 2021/1602 Esas, 2021/1705 Karar sayılı kararıyla; somut olayın özelliklerine uygun ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile toplanan delillere göre davalının hâlen kooperatif üyesi olduğu ve daha önceki yıllarda kesin maliyet bedelinin ödenmesi nedeniyle genel kurul tarafından ibra edilmediği, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun (1163 sayılı Kanun) eşitlik prensibi gereğince belirlenen kesin maliyet bedelinin davalıdan talep edilebileceğine yönelik ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b.1 inci maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile,

"...1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Dava kooperatif genel kurulu kararı uyarınca oluşturulan komisyon tarafından yapılan kesin maliyet hesabı doğrultusunda davalıdan talep edilen alacağa ilişkindir.

Yapı kooperatiflerinin amacı ortaklarının konut ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu amaçla biraraya gelen ortaklar emeklerini ve birikimlerini birleştirerek amaçlarını gerçekleştirirler.

Kooperatifler Kanunu 23. maddesine göre “kooperatif ortakları bu yasanın kabul ettiği ilkeler ışığında hak ve yükümlülüklerde eşittirler.

Kooperatiflerin ana sözleşmesi kooperatif ortaklarının birbiri ve ortaklarla kooperatif tüzel kişiliği arasında özel hukuk sözleşmesidir.

Ana sözleşmeye Kooperatifler Kanunu’na aykırı olmamak koşulu ile sözleşme serbestisi çerçevesinde istenilen hükümler konulabilir.

Somut olayda; Kooperatif Ana Sözleşmesinin kesin maliyete ilişkin 61. maddesi ve kur’a çekimine ilişkin 62. maddesinde değişiklik yapılarak kooperatifin etap etap yapılacağı, inşaat bittikçe biten binalar için kur’a çekileceği ve çıkarılan kesin maliyet hesabına göre % 10 fazla ödeyenlerin bağımsız bölümlerinin teslim edilerek kooperatiften istifa edebilecekleri ana sözleşme hükmü olarak belirlenmiştir.

Bu ana sözleşme hükmü; gerek kanunla belirlenen kooperatiflerin ana ilkesine, gerekse eşitlik ilkesine aykırıdır. Her ne kadar ana sözleşme değişikliği ile ilgili iptal davası açılmamış ise de kanuna aykırı kararlar yok hükmünde olacağından her zaman göz önünde bulundurulur. Ana sözleşmenin 61 ve 62. maddelerindeki değişiklikler Kooperatifler Kanununda çerçevesi çizilen ana ilkelere ve eşitlik ilkesine aykırı olduğundan yok hükmünde oldukları eldeki davada da gözetilmelidir.

Konut sahibi olmak isteyen kooperatif ortakları son bağımsız bölüm bitip teslim edilene kadar kooperatif ortağı olmaya devam etmelidir. Kooperatif, inşaatlar bitmeden bağımsız bölümü teslim alıp istifa eden üyelerden bağımsız bölümü geri alma hakkına sahiptir. İnşaatlar devam ederken başkaca aidat alınmayacağına ilişkin taahhütlerin kooperatif açısından geçerli kabul edilemeyeceği, maliyetin artması halinde bu bedelin kooperatif ortaklarından talep edilebileceği yerleşmiş Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiştir.

Yine somut olaya gelindiğinde kooperatif yukarıda belirlenen gerekçeyle geçersiz olan ana sözleşmenin 61 ve 62. maddesi uyarınca kesin maliyet hesabı çıkartıp bu bedeli davalıdan talep etmiş ise de henüz tüm inşaatlar bitmeden yapılacak kesin maliyet hesabı hiçbir zaman kesin maliyet sonucunu vermeyecek, her genel kurul sonrasında yapılacak hesaplamaya göre ortaklardan yeniden talepte bulunma zorunluluğu doğacaktır.

Bu gerekçeler doğrultusunda kanuna aykırı olarak düzenlenen ana sözleşme uyarınca belirlenen bedelin davalıdan talep edilebilmesini kabul etmek mümkün değildir. Ancak kooperatif, inşaatlarının bitmesini müteakip yapılacak kesin hesap sonucunda belirlenen bedeli bağımsız bölüm teslim alan ortaktan kooperatiften istifa edip etmediğine bakılmaksızın talepte bulunulabilecektir. Bu durumda mahkemece eldeki davanın erken dava olduğu gerekçesiyle reddi ile masraf ve vekalet ücretinin bu doğrultuda sonuçlandırılması gerekirken yazılı gerekçelerle kabulü doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Özel Daire bozma kararında davanın esastan reddi gerektiği yönünde görüş belirtilmediği, aksine erken açılan dava olarak kabul edildiği, oysa ki davacı kooperatifin esas sözleşmesi ile alınan genel kurul kararlarının 1163 sayılı Kanun ve hukukun genel prensiplerine uygun olduğu, yapı kooperatiflerine ilişkin esas sözleşmeye konulması gereken hükümlerin yazıldığı ve bu hükümler çerçevesinde hareket edildiği, Yargıtay'ın yerleşik uygulamasının da bu doğrultuda olduğu, yerleşik uygulamalara göre kooperatif üyesi davalının kooperatiften edindiği taşınmazı iade etmeden istifa etmesi hâlinde, istifadan önce veya sonra olmasına bakılmaksızın inşaat maliyetine ilişkin aidatlardan sorumlu olduğu, ortaklıktan çıkma iradesi ile birlikte ortaklık payı dâhil tüm hakların kooperatife iade edilmesi gerektiği, zira faaliyetleri devam eden ve henüz tasfiye kararı alınmamış olan kooperatif ortaklığından istifa etmek suretiyle ayrılma hâlinde ortaklığın yüklediği yükümlülüklerden tümüyle muaf kalınıp, ortak olmakla amaçlanan bütün yarar ve menfaatleri elde etmeye devam edilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğu, tapu iptali ve tescil isteminin reddi ile kesin maliyet bedeli alacağı talebinin kabulünün hakkaniyetli bir çözüm yolu olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; mahkemece daha önceki genel kurul toplantılarında çıkarılan kesin maliyet ile 2019 yılında çıkarılan kesin maliyetin eşitlik ilkesine uygun olup olmadığı, bütün üyelere tebliğ edilip edilmediği ve kazanılmış hakların ihlâl edilip edilmediği araştırılmadan ve 21.04.2019 tarihli genel kurulda alınan kararın eşitlik ilkesine uygunluğu tartışılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, yıllarca hazirun listesinde yer almayan ve genel kurula davet edilmeyen, kooperatifle üyelik ilişkisi sona eren ve tekrar üye olma talebi de bulunmayan müvekkilinin kooperatif tarafından kendiliğinden hazirun listesine eklenerek genel kurulda borç çıkartılmasının kanuna aykırı olduğunu, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, henüz inşaatlar bitmeden talep edilen kesin maliyet bedelinin ana sözleşmeye aykırı olduğunu, kooperatifin ana sözleşmeye aykırı şekilde kesin maliyet raporunu ilanen tebligat yoluyla tebliğ ettiğini, kooperatifin yıllar sonra yeniden kesin maliyet raporu çıkarmasının kanuna aykırı olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, Kooperatif Ana Sözleşmesinin kesin maliyete ilişkin 61 inci maddesi ile kur’a çekimine ilişkin 62 nci maddesinin ve kooperatif tarafından alınan genel kurul kararlarının 1163 sayılı Kanun'da belirlenen ana ilkeler ile Kanun'un 23 üncü maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine aykırı ve geçersiz olup olmadığı, etaplar hâlinde tamamlanıp tahsisli konutların ferdi tapulu mülkiyete dönüştürülmeleri sonucu daire tapusu verilen davalı kooperatif üyesinin kooperatiften edindiği taşınmazı iade etmeden istifa etmesi hâlinde, istifadan önce veya sonra olmasına bakılmaksızın inşaat maliyetine ilişkin aidatlardan sorumlu tutulup tutulmayacağı, davacı kooperatifin henüz tüm inşaatlar bitmeden davalıdan kesin maliyet bedeli talep edip edemeyeceği, eldeki davanın “erken açılan dava” olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 1, 8, 16 ve 23 üncü maddeleri

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde fayda vardır.

2. Kooperatif, 1163 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde; “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” şeklinde tanımlanmıştır.

3. Türk Hukuk Lûgatında da kooperatifin Kanun’da düzenlenen tanımı aynen muhafaza edilmiş; kooperatiflerin amaçlarına ve ortaklarının niteliklerine göre “tüketim kooperatifi”, “üretim kooperatifi”, “kredi kooperatifi”, “yapı kooperatifi” gibi çeşitli adlarla çalıştıkları belirtilmiştir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 712).

4. Kooperatiflerde ortaklık sıfatının kazanılması beş hâlde söz konusu olabilir. İlk olarak kooperatifin kuruluşunda kurucu ortaklar, kuruluşun gerçekleşmesiyle ortak sıfatını aslen kazanırlar. Daha sonraki evrede ise giriş talebinin kabulü yoluyla veya payın bir başkası tarafından devralınmasının yönetim kurulu tarafından kabulüyle ortaklık gerçekleşir. Bir diğer ihtimal olarak ortaklığın taşınmaz mülkiyetine veya bir teşebbüsün işletilmesine bağlandığı durumlarda, taşınmazın veya işletmenin devir alınması hâlinde ortaklık sıfatı kazanılır. Son olarak ise ana sözleşmede hüküm bulunması durumunda miras ile kooperatif paydaşlık hakkı kazanılır.

5. Gerçek ve tüzel kişiler, ekonomik menfaatlerini ve ihtiyaçlarını sağlayıp korumak amacıyla kooperatiflere ortak olurlar. Bu amacın gerçekleştirilmesi doğrultusunda ortaklara katılma hakları, koruyucu haklar, malî haklar ve belli sayıda ortağın kullanabileceği haklar şeklinde birtakım haklar tanınmış, yükümlülük ve sorumluluklar getirilmiştir. Her ortağın sermaye payı taahhüt etme ve ödeme, aidat borçlarını zamanında ve eksiksiz ödeme, kooperatif ana sözleşmesinde hüküm bulunması hâlinde ve bilanço açıklarının kapatılması için ek ödeme yükümlülüğü ve sır saklama yükümlülüğü vardır.

6. Kooperatifler Kanunu’nun “Ortaklığa girme şartları ve ortak sayısı” başlıklı 8 inci maddesine göre; kooperatif ortaklığına girmek için gerçek kişilerin medeni hakları kullanma yeterliliğine sahip olmaları gerekir. Ortak olmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, kooperatif ana sözleşmesi hükümlerini bütün hak ve ödevleriyle birlikte kabul ettiklerini belirten bir yazı ile kooperatif yönetim kuruluna başvururlar. Kooperatif, ortaklarına kendi varlığı dışında şahsi bir sorumluluk veya ek ödemeler yüklüyor ise ortak olmak isteği, bu yükümlerin yazılı olarak kabul edilmesi hâlinde değer taşır.

Yönetim Kurulu; ortaklar ile ortak olmak için müracaat edenlerin ana sözleşmede gösterilen ortaklık şartlarını taşıyıp taşımadıklarını araştırmak zorundadır.

Yapı kooperatiflerinde konut, işyeri ve ortak sayısı genel kurulca belirlenir. Yönetim Kurulu, genel kurulca kararlaştırılan sayının üzerinde ortak kaydedemez.

7. Görüldüğü üzere anılan düzenleme uyarınca kooperatife üye olunabilmesi objektif koşullara bağlanmış olup, kooperatiflerde ortaklık (üyelik) sıfatı, ortak olmak isteyen gerçek ve tüzel kişilerin giriş bildirimi ile yönetim kuruluna başvurmaları ve yönetim kurulunun ortaklığa kabul kararı ile gerçekleşmektedir.

8. Bu aşamada yönetim kurulu kararı alınmadan eylemli olarak, diğer bir anlatımla zımnen ortaklığa kabul edilmiş sayılma durumunun da açıklanmasında yarar vardır.

9. İlke olarak kooperatiflere üyelik kaydının, yetkili organlarının bu hususta verecekleri açık bir kararla olması yanında, böyle bir karar olmasa dahi ortak olmak isteyen kişinin ödemelere davet olunması ve düzenli olarak yaptığı ödemelerin kooperatifçe kabul olunması ya da kişinin genel kurul toplantılarına çağrılması gibi kişiyi ortak olarak kabul eden işlemlerin yapılması suretiyle eylemli şekilde ortaklık sıfatının kazanılabileceği de kabul edilmektedir. Yani ortaklığa kabul açıkça olabileceği gibi örtülü olarak da mümkündür.

10. Kooperatif ortaklarından her biri ortaklık amacı çerçevesinde borç ve yükümlülük altına girerler. 1163 sayılı Kanun'un 23 üncü maddesine göre ortaklar hak ve vecibelerde eşittirler. Bilindiği üzere, “eşitlik” kavramı mutlak ve nispi eşitlik olmak üzere ikiye ayrılır. Ortaklık statüsünden ... objektif haklara sahip olma ve bunların korunmasını isteme hakkı mutlak eşitlik kapsamındaki haklara örnek gösterilebilecek iken, kooperatif ortaklığına bağlı olarak yararlanma ve maddi menfaat sağlamada ortağın eylemli katkısı ve özverisinin gözetilmesi ise nispi eşitlik ilkesi gereğidir. Bu itibarla, ortaklıktan kaynaklanan borçlarını yerine getiren bir ortağın, eşit durumda bulunduğu diğer ortaklara tanınan haklardan kendisinin de yararlandırılmasını istemeye hakkı vardır.

11. Kooperatif ortakları bakımından geçerli olan ve öğretide "açık kapı ilkesi" olarak kabul edilen ilke uyarınca ortaklık şartlarını taşıyan ve kooperatife ortak olmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler kooperatife girmekte serbest olduğu gibi kooperatiften çıkarken de serbesttir. Açık kapı ilkesi kooperatiflere özgün bir nitelik katar ve onu diğer ticaret şirketlerinden ayırır, ancak bu kural mutlak olarak serbestlik anlamına da gelmemektedir. Zira açık kapı ilkesinin bir uzantısı olup onu tamamlar nitelikte olan "kooperatifin korunması ilkesi" gereğince ortağın kooperatiften çıkışı kooperatife zarar vermemelidir. Kooperatifin korunması ve varlığını sürdürebilmesi için ana sözleşme ile birtakım koruyucu ve sınırlandırıcı hükümler getirilebilir, ancak ana sözleşmeye konulan sınırlandırıcı hükümler hiçbir şekilde ortağın kooperatiften çıkmasını önleyemez ve kooperatiften ayrılmayı da haksız olarak güçleştiremez.

12. Kooperatiflerde ortaklık sıfatını kazanan herkesin, açık kapı ilkesi gereğince kooperatiften çıkma hakkı olduğu gibi ana sözleşmede açıkça belirtilmiş olan nedenlerle ortağın çıkarılmasına (ihracına) karar verilmesi de mümkündür. Kooperatif ortaklığından çıkarılma nedenleri ve esasları 1163 sayılı Kanun'un 16 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde gereğince ortaklar ana sözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar. Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir. Ana sözleşme, çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunu da yetkili kılabilir. Kötü amaçlı olarak ortaklıktan çıkarılmaların önüne geçilmesi ve ortaklıktan ihraç kararlarının iptali üzerine yeniden ortaklığa dönecek olan kişilerin menfaatlerinin korunması ve bu süreçte ortaya çıkabilecek mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla anılan maddenin son fıkrasında haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamayacağı, bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülüklerinin çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam edeceği hükmüne yer verilmiştir (Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2023 tarihli, 2022/6-1054 Esas, 2023/88 Karar sayılı kararı).

13. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı kooperatif tarafından ana sözleşmenin kesin maliyete ilişkin 61 inci maddesi ile kur’a çekimine ilişkin 62 nci maddesinde değişiklik yapılarak kooperatifin etap etap yapılacağı, tüm konutların yapımı tamamlanmadan önce çekilen kura neticesinde kendisine konutu tahsis edilmiş ve tamamlanmış olan ortağın kat mülkiyeti tapusunu alarak ortaklıktan ayrılmak istemesi hâlinde tamamlanmış ve tahsis edilmiş konutların kesin maliyet bedelinin belirlenerek tapusunun verilebileceği, bu şekilde konutunu teslim almak isteyen ortaklardan konutun teslim tarihindeki kesin maliyet bedelinin %10'unun ayrıca alınacağı, başka bir ifadeyle çıkarılan kesin maliyet hesabına göre %10 fazla ödeyenlerin bağımsız bölümlerinin teslim edilerek kooperatiften istifa edebilecekleri belirlenmiştir.

14. Anılan ana sözleşme değişikliği doğrultusunda kooperatifin 21.04.2019 tarihli genel kurul toplantı tutanağının "Kooperatifin teslim edilen ve devam eden konutların teknik komisyon tarafından hazırlanan kesin maliyet hesapları ile ilgili hususların görüşülmesi" başlıklı 10 uncu maddesinde; kooperatifin daha önce belirlediği tüm geçici ve kesin maliyet bedellerinin iptaline ve kooperatif ana sözleşmesinin 61 inci maddesi gereğince kooperatifin daha önce teslim edilen ve teslim edilecek olan dairelerin teknik komisyon marifetiyle yeniden kesin maliyet bedeli hesaplanması için yönetim kuruluna yetki verilmesine karar verilmiş; alınan bu genel kurul kararı gereğince eldeki davada kooperatif yönetimi tarafından ana sözleşmenin 61 inci maddesine göre yeniden hesaplanan kesin maliyet bedeli alacağı davalıdan talep edilmiştir.

15. Vurgulamakta fayda var ki; yapı kooperatiflerinin amacı ortakların konut ihtiyaçlarını karşılamak olup, gerçek ve tüzel kişiler ekonomik menfaatlerini ve ihtiyaçlarını sağlayıp korumak amacıyla kooperatiflere ortak olmaktadırlar. Kooperatifin kurulabilmesi için, ortakların menfaatlerini ortaya koydukları ve üzerinde anlaşmış oldukları, karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarını gösteren ana sözleşmenin varlığı gereklidir. Kurucu ortaklar ana sözleşmeyi emredici hükümlere, ahlâk ve adaba, kamu düzenine ve iyiniyet kurallarına aykırı olmayacak şekilde sözleşme özgürlüğü kapsamında diledikleri gibi hazırlayabilirler. Ana sözleşmeye 1163 sayılı Kanun'a aykırı olmamak koşuluyla sözleşme serbestisi çerçevesinde istenilen hükümler konulabilir.

16. Somut olayda ise, davacı kooperatifin ana sözleşmenin 61 inci ve 62 nci maddesinde değişiklik yaparak bu değişiklik gereğince alınan genel kurul kararının 1163 sayılı Kanun'da belirlenen ana ilkeler ile Kanun'un 23 üncü maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine uygun olduğundan söz edilemez. Şöyle ki, dosya kapsamından inşaatların hâlen devam ettiği anlaşılmakta olup, kooperatif tarafından henüz tüm inşaatlar bitmeden yapılan kesin maliyet hesabı hiçbir zaman kesin maliyet sonucunu vermeyecektir ve her genel kurul toplantısı sonrasında yapılacak hesaplamaya göre ortaklardan yeniden talepte bulunma zorunluluğu doğacaktır.

17. Bu durumda Kanun'un emredici hükümlerine aykırı olarak düzenlendiği için geçersiz ve yok hükmünde olan ana sözleşmenin değişiklik yapılan 61 inci ve 62 nci maddelerine göre hesaplanan kesin maliyet bedelinin davalıdan istenmesi mümkün değildir. Ancak davacı kooperatifin inşaatların tamamlanmasından sonra yapacağı kesin hesap neticesinde belirlediği tutarı kooperatiften istifa edip etmediğine ve ortaklıktan ayrılıp ayrılmadığına bakmaksızın bağımsız bölümünü teslim alan davalı ortaktan talep edebilmesine olanak vardır. İlk Derece Mahkemesince tüm bu hususlar ve davanın "erken açılan dava" olduğu dikkate alınmaksızın, kooperatifin ana sözleşmede yaptığı değişiklik ile genel kurul kararlarının 1163 sayılı Kanun ve hukukun genel prensiplerine uygun olduğu gerekçesiyle alınan bilirkişi raporunda hesaplanan kesin maliyet bedelinin tahsiline karar verilmesi yerinde ve isabetli olmamıştır.

18. Hâl böyle olunca İlk Derece Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ... 2. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,

01.11.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.