MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/622 E., 2022/1012 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 10.06.2021 tarihli ve
2021/14872 Esas, 2021/2841 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafından sigortalanan araç sürücüsünün 10.11.2009 tarihinde direksiyon hâkimiyetini kaybetmesi sonucunda meydana gelen kazada araç içerisinde yolcu olarak bulunan müvekkilinin sol bacağını diz altından kaybettiğini, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/20 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılamada alınan raporda müvekkilinin % 42 oranında maluliyetinin belirlendiğini, müvekkilinin sol bacağını kaybetmesi nedeniyle proteze ihtiyaç duyduğunu, protezin takılması, kullanımı ve bakımı hususunda ciddi sıkıntıların yaşandığını, müvekkilinin yaptığı ve ileride yapacağı protez giderlerinin, protezin bakımı için yapılan masrafların ve tedavi için yapılan makul ulaşım giderlerinin davalı tarafından karşılanması gerektiğini, bu taleplerin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılanmadığını ileri sürerek şimdilik 140.000,00 TL maddi tazminatın 10.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 02.11.2017 tarihli dilekçesi ile talebini 147.537,37 TL’ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin sorumluluğunun sigorta limiti, kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, davacının talep ettiği protez gideri olup 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun (2918 sayılı Kanun) 98 inci maddesi gereğince SGK'nın sorumluluğunda olduğunu, bu nedenle müvekkilinden talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 14.09.2018 tarihli ve 2015/1217 Esas, 2018/558 Karar sayılı kararıyla; uzman bilirkişi heyetinden alınan rapor benimsenerek SGK kapsamı dışında kalan tedavi giderlerinin 191.100,00 TL olarak hesaplandığı, poliçe teminat limitinin ise 150.000,00 TL olduğu, yapılan ödemelerin mahsubu sonucu toplam 124.012,16 TL teminatın kaldığının tespit edildiği, davacının kaza sonrasında protez kullanma durumu ve süresinin tespitinin devam eden zarar hâli olduğundan zamanaşımının süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 124.012,16 TL'nin protez bedellerindeki artış gözetilerek dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 25.12.2020 tarihli ve 2018/3532 Esas, 2020/2102 Karar sayılı kararıyla; 6111 sayılı Kanun ile değişik 2918 sayılı Kanun'un 98 ve Geçici 1 inci maddeleri gereğince tedavi gideri kapsamında olan protez giderlerinden SGK sorumlu olduğu, bu nedenle davalıdan talep edilemeyeceği, SGK tarafından verilen cevapta sorumluluklarının SUT kapsamında olması nedeniyle söz konusu protez bedelinin tamamından sorumlu olmayacakları belirtilmiş ise de, Danıştay 15. Dairesinin kararı ile yönetmelik hükmünün iptali çerçevesinde sorumluluğun kaza tarihi itibariyle SUT ile sınırlandırılamayacağından ek raporda 189.000,00 TL olarak belirlenen protez giderine ilişkin davacının talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, davalı ... şirketinin sorumlu olduğu tedavi için yapılan yol gideri için ise % 20 oranında hatır indirimi uygulandığı, faiz başlangıcının 10.01.2010 temerrüt tarihi olması gerektiği gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 1.680,00 TL tedavi giderinin 10.01.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…Dava, tek taraflı trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle, tedavi yol ve protez giderinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Aynı kaza nedeniyle sürekli maluliyete dayalı olarak Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/202 E. 2015/311 K. Sayılı dosyasında aynı taraflar arasında açılan davada davacının %42 maluliyeti tespit edilmiştir. İlk Derece tarafından alınan hukukçu, medikal ürünler uzmanı, ortopedi uzmanından oluşan 25.8.2016 tarihli heyet bilirkişi raporunun tıbbi değerlendirmesinde; davacının kazayı geçirdiğinde 25 yaşında aktif olduğu anlaşılan bir kişi olduğu, kazadan yaklaşık 3-9 ay sonra aktif olarak protezi kullanmaya başlayabileceği, bu nedenlerden dolayı adı geçen davacı ...'nın Masslinerli Aktif Volüm (Harmony Sistem) Soketli Karbon Ayaklı Dizaltı Protezi ile Banyo ve Su (yüzme) Protezi kullanmasının uygun olduğu tespit edilmiştir. Yine, 22.5.2017 tarihinde ortopedi uzmanından alınan tıbbi raporda; davacının Aktif Volüm soketli Karbon ayaklı dizaltı protezi ile banyo ve su yüzme protezi kullanımının uygun bulunduğu, değişim süreleri ve PMF yaşam tablosuna göre hesaplamaların yapıldığı anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan 24/10/2017 tarihli uzman bilirkişi heyetince (adli tıp uzmanı, emekli sağlık işletmeciliği uzmanı, sigorta hukukçusu) verilen bilirkişi raporuna göre; davacının dava tarihinden itibaren ömür boyu 7 kez protezinin değişeceği ve 02/08/2010 tarihli faturaya göre de, yenileme bedelinin 27.000,00 TL’den 189.000,00 TL olacağı ve 2.100,00 TL'de ulaşım ve diğer giderlerinin olacağından bahisle toplam zararının 191.100,00 TL olduğunu, sigorta poliçesindeki tedavi gideri teminatının 150.000,00 TL olduğunu, davacıya SGK tarafından 2.462,63 TL geçici iş göremezlik ödemesi yapılması nedeniyle bu miktarın ve davalı tarafından tedavi giderleri kapsamında yapılan 25.987,84 TL'nin de poliçe teminat limitinden düşüldüğünde kalan teminat miktarının 124.012,16 TL olduğu belirtilmiş ve 6111 Sayılı Yasa değerlendirmesi başlığında; bu harcamaların medikal harcama olup SGK kapsamında olmadığı, trafik sigortası poliçesinden karşılanması gerektiği görüşüne yer verilmiştir. Tedavi giderleri kapsamında davalı ... şirketince SGK'ya 02.04.2010 tarihinde 402,35 TL, 01.10.2010 tarihinde 8.485,49 TL ve davacı ...'ya 09.03.2011 tarihinde 17.100,00 TL tedavi gideri ödemesi yapılmıştır. Sonuç olarak, söz konusu poliçe kapsamında tedavi gideri teminatından 25.987,84 TL ödeme yapılmıştır.
İlk Derece, bu ödemeleri 150.000,00 TL tedavi gideri limitinden düşerek 124.012,16 TL tedavi giderine hükmetmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesince ise; kazanın 2009 yılında olduğu, 6111 Sayılı Yasa’nın 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği, SUT esaslarının dikkate alınmasının 2016 yılında Danıştay'ca iptal edildiği, 04.04.2015 tarihinde yürürlüğe giren Kanun değişikliği ile SUT hükümlerinin esas alınması yürürlüğe girse de, dava konusu kazanın 2009 yılı meydana geldiği, bu Yasanın kaza tarihinde yürürlükte olmadığı için uygulanamayacağı, SUT hükümlerini iptal eden Danıştay kararının iptal tarihinden önceki kazalara da uygulanabileceği, sonuç olarak SUT hükümlerinin dava konusu kazada esas alınamayacak olması nedeni ile SGK’nın bu protez bedelinden sorumlu olduğu, protez bedeli bakımından davalı ... (ZMSS) sorumluluğuna gidilemeyeceği, davalı ... şirketinin sadece yol giderinden %20 hatır indirimi uygulanmak sureti ile sorumlu olduğuna karar verilmiştir.
25.02.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 13.02.2011 tarih, 6111 Sayılı Yasanın 59. maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi değiştirilmiş, anılan değişiklik ile "Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı” Yasanın geçici 1. maddesi ile de "Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı….” düzenlenmiştir.
Davacı, yaralanması nedeniyle tümüyle iyileşip eski sağlığına kavuşuncaya kadar yaptığı ve ileride yapmak zorunda kalacağı tüm giderleri, yapılması zorunlu tedaviler ve ameliyat masrafları, yaşam boyu kullanılacak ilâçlar, protez ve benzeri aygıtlar için yapılacak masrafları isteyebilir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı kaza sonucu diz altından kesilen sol bacağı için tedavi için makul ulaşım gideri, protez gideri ile ileride değişecek protez giderleri isteminde bulunmuş; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının dava tarihinden itibaren ömür boyu 7 kez protezinin değişeceği protez yenileme bedeli ile ulaşım ve diğer giderleri olmak üzere toplam zarar belirlenerek tedavi giderleri kapsamında yapılan ödemelerin poliçe limitinin düşülmesi ile kalan teminat limitinin 124.012,16 TL olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi vakıalar karşısında; Bölge Adliye Mahkemesince, tedavi yol gideri tahsili hakkında hüküm kurulması isabetli ise de henüz yapılmamış olan ileride değişecek protez bedellerinin tazminata dahil edilmemesi doğru olmamıştır. Tedavi giderlerinden olan ileride yapılacak protez giderleri 2918 sayılı yasanın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderlerinden olmadığından SGK sorumluğunda olmayıp işleten, sürücü ve trafik sigorta şirketinin sorumluluğunda olmakla davalı ... şirketinin bu kalem zarardan da sorumlu olduğu gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 2918 sayılı Kanun’un 98 inci maddesi kapsamında tedavi gideri olan protez giderlerinden SGK'nın sorumlu olduğu, bu nedenle davalıdan talep edilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu protez giderlerinin 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamı dışında kaldığını, bu nedenle davalı ... şirketinin sorumlu olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin eldeki davada, davacı tarafından talep edilen protez giderlerinin 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesinde belirtilen tedavi giderlerinden olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacının protez giderlerini aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan davalı ... şirketinden talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü noktasında tedavi giderine ilişkin zarar kavramı ve bu zarar türünden sorumluluğa ilişkin mevzuatımızdaki düzenlemelere kısaca yer verildikten sonra somut olay yönünden değerlendirme yapılmasında yarar bulunmaktadır.
2. Vücut bütünlüğünün ihlâli, zarar görenin beden veya ruh bütünlüğünün maddî veya manevî bir zarar meydana gelecek şekilde bozulmasını ifade etmektedir. Vücut bütünlüğünün ihlâlinden doğan zararlar ise vücut bütünlüğünün ihlâli neticesinde meydana gelen maddî ve manevî eksilmeleri ifade etmektedir. Vücut bütünlüğünün ihlâli sonucunda ortaya çıkan maddî zararlar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanun'un (6098 sayılı Kanun) 54 üncü maddesinde özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle zarar görenin malvarlığında meydana gelen maddî zararlar; tedavi masrafları, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde tasnif edilebilir.
3. Belirtildiği üzere vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan maddî zararlardan biri de 6098 sayılı Kanun'un 54 üncü maddesinde doktrin ile aynı yönde adlandırılan “tedavi giderleri” dir.
4. Zarar gören kişinin vücut bütünlüğünü eski hâle getirmek yani iyileştirmek veya hastalığın artmasına engel olmak için yapmış olduğu masraflar bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu anlamda vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin iyileşmesi için yapılan muayene, tahlil, tedavi, ambulans, ameliyat, hastane, ilâç ve bakım gibi masraflar bu kapsamda değerlendirilir. Bunun dışında zarar görenin bir organını kaybetmesi hâlinde bu organ yerine kendisine takılan organ veya protezler için yapılan masrafların da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir (Fikret, Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9. Basım, İstanbul 2006, s. 712; Oğuzman, Kemal Turgut, Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 7. Basım, İstanbul 2009, s. 514 vd.).
5. Vücut bütünlüğünün bozulması hâlinde ortaya çıkan zarardan sorumlunun ise sorumluluk türüne göre belirlenmesi gerekmektedir. Kusur sorumluluğunda haksız fiil sorumlusu, kusursuz sorumluluk hâli olan sebep sorumluluğunda ise yani olağan sebep sorumluluğu ya da tehlike sorumluluğunda illiyet bağının varlığı şartı ile yasal düzenleme gereğince sorumlu kabul edilenler meydana gelen zarardan sorumlu olacaklardır.
6. Tehlike sorumluluğuna 6098 sayılı Kanun'un 71 inci maddesinde yer verilmiştir. Bu genel düzenleme ile ülkemizdeki Karayolları Trafik Kanunu, Türk Sivil Havacılık Kanunu gibi tehlike sorumluluğuna ilişkin olarak çıkarılmış özel kanunlardaki tehlike sorumluluğuna yönelik kusur sorumluluğunda olduğu gibi genel bir kural getirilmiştir.
7. Özellikle sebep sorumluluğunda genelleştirme ilkesi, sosyal ilişkilerin giderek daha karmaşık bir hâl aldığı, teknik tehlikelerin son derece arttığı modern toplumda, bireylerin uğradığı zararı bir sorumluya yükleterek giderme çabasının bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve bunun yanında sigorta fikrinin gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Tehlikelerle dolu bir toplumda yaşama zorunluluğunun bilincinde olan bireyler, uğrayacakları zararların kötü sonuçlarına karşı kendilerini sigorta ettirmek gereğini duymuşlardır. Özellikle kazaların sayısının artması, sigortaların gelişmesine büyük ölçüde yardımcı olmuş, bu arada en çok başvurulan sigorta dalı, sorumluluk sigortası şeklinde kendisini göstermiştir. Önceleri özel nitelik taşıyan sigortalar zamanla devletin müdahalesiyle birçok alanda mecburi hâle getirilmiştir (Eren, s. 63).
8. Türkiye’de de tehlike sorumluluğu türü olarak özel kanun kapsamında 2918 sayılı Kanun düzenlenmiş ve yine Kanun kapsamında Karayolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının yaptırılması mecburi kılınmıştır.
9. 2918 sayılı Kanun'un 85 inci maddesinde işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu düzenlenmiş olup “motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa” motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Yine Kanun'un 91 inci maddesinde ise “mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu” düzenlenmiş ve 85 inci maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere işletenlere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmıştır.
10. Görüldüğü gibi trafik kazası sonucu bedensel bütünlüğü bozulan kişinin bunun tedavisi için yaptığı harcamalar nedeni ile uğradığı zarardan genel hükümler gereğince haksız fiil sorumlusu, bunun yanında 2918 sayılı Kanunu’nun 85 ve 91 inci maddeleri gereğince motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi ve bunların sorumluluğunu üstlenen sigorta şirketi sorumlu olarak belirlenmiştir.
11. Bununla birlikte yine 2918 sayılı Kanun'un “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” başlıklı 98 inci maddesinde ise trafik kazası nedeni ile uğranılan tedavi gideri zararlarından sorumluluk ve ödeme şekli belirlenmiştir.
12. Gelinen noktada söz konusu hükümde yapılan değişikliklere ve mevcut yasal düzenleme ile sorumluluğun kapsamına değinilmelidir.
13. 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesi başlığı ile birlikte 25.02.2011 tarihli ve 27857 1. mükerrir sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 13.02.2011 tarihli ve 6111 sayılı Kanun'un 59 uncu maddesi ile değiştirilmiştir. Söz konusu 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesi 23.04.2015 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 6645 sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesi ile eklenen ibare dahil şu şekildedir;
“Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. (Ek cümle: 04/04/2015-6645 S.K./60. md) Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, bu kapsama girenler yönünden genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmetlerine ilave sağlık hizmetlerini belirler, protez ve ortezler için farklı birim fiyatı tespit eder. Bu sağlık hizmetleri sağlık uygulama tebliğindeki istisnai sağlık hizmetleri kapsamına dâhil edilmez”.
14. Yine 6111 sayılı Kanun’un geçici 1 inci maddesi;
“ (1) Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59 uncu maddesine göre belirlenen tutarın % 20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülükleri sona erer. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir.
(2) Bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren altı ay içinde Sağlık Bakanlığı Trafik Hizmetleri Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün trafik kazalarından kaynaklanan tedavi giderlerinin tahsili için kurduğu sistem mevcut haliyle Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilir. Trafik Hizmetleri Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün tasfiyesine ilişkin iş ve işlemler aynı tarih itibarıyla Sağlık Bakanlığınca gerçekleştirilir” hükmünü içermektedir.
15. 6111 sayılı Kanun'un 59 uncu maddesi ile değişmiş olan 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesinin ilk fıkrası değişiklikten önce;
“Motorlu araçların sebep oldukları kazalarda yaralanan kimselerin ilk yardım, muayene ve kontrol veya bu yaralanmadan ötürü ayakta, klinikte, hastane ve diğer yerlerdeki tedavi giderleri ile tedavinin gerektirdiği diğer giderleri aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasını yapan sigortacı başvurma tarihinden itibaren sekiz iş günü içinde ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları kapsamında öder” şeklinde idi.
16. 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesinin değişiklikten önceki ve sonraki metinleri karşılaştırıldığında 2918 sayılı Kanun kapsamında trafik kazası nedeni ile oluşan yaralanma sonucu yapılan tedavi giderlerinden sigorta şirketinin sorumluluğunun sınırlandırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinden SGK sorumlu olarak belirlenmiştir. Burada tedavi giderinin oluşan yaralanma ile illiyet bağının bulunması gerektiği ve bu sağlık kurum ve kuruluşları tarafından tedaviye yönelik olarak yapılan sağlık hizmetlerinin kapsamda olduğunu söylemek gerekir. Bunun dışındaki tedavi giderlerinden yani SGK'nın sorumluluğunda olmayan tedavi giderlerinden yine sürücü, işleten ile araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ve bunların sorumluluğunu poliçe kapsamında üstlenen sigorta şirketinin sorumluluğu devam edecektir.
17. Bu kapsamda 6111 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 25.02.2011 tarihi itibariyle Kanun kapsamındaki tedavi giderlerinden sorumluluk SGK'ya geçtiğinden bu konudaki tedavi giderlerine yönelik taleplerin de muhatabının SGK olması gerekmektedir. Yani açılacak davalarda pasif husumet sıfatı SGK' dadır.
18. Yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının davalıya zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı araçta yolcu olarak bulunduğu sırada meydana gelen kazada sol bacağını diz altından kaybettiği, kaza sonrasında takılan protezin bedeli ile ömür boyu belli aralıklarla değişmesi gerekli protez bedellerinin trafik sigortası kapsamında davalıdan tahsilini talep ettiği görülmektedir.
19. Yukarıda da açıklandığı üzere trafik kazasındaki yaralanmadan kaynaklanan tedavi giderlerinden olup da belgeye bağlanmış olanlardan SGK'nın sorumlu olduğu, henüz belgeye bağlanmamış olanlar için ise SGK'nın sorumluluğundan bahsedilemeyeceği gözetilmelidir.
20. Şu durumda, ileride yapılacak protez giderleri 2918 sayılı Kanun'un 98 inci maddesinde belirtilen tedavi giderlerinden olmadığından SGK sorumlu olmayıp işleten, sürücü ve trafik sigorta şirketinin sorumluluğunda olmakla davalı ... şirketinin bu zarar kaleminden sorumlu olduğu gözetilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
21. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olayda protez giderlerinin tedavi gideri olmasından dolayı SGK'nın sorumlu olduğu, davalı ... şirketine husumet yöneltilemeyeceği, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiği görüşü dile getirilmiş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
22. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesi uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.