Görüntüleme Ayarları:
Sayfa numarasını gizle
Sayfa 61

Vasiyetnamenin Şekle Aykırılık Sebebiyle Geçersizliğine İlişkin Bazı Güncel Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi

Dr. Öğr. Üyesi Sabah ALTAY(1)

Hukuki işlemler alanında ehliyetsizlik, işlemin konusunun ya da amacının hukuka veya ahlâka aykırılığı, sıhhat şartı olan şekle aykırılık gibi olgular, yargılamada hâkim tarafından re’sen dikkate alınması zorunlu olan kamu düzenine ilişkin geçersizlik sebepleri olarak kabul edilip, hukuki işlemin kesin hükümsüzlüğüne yol açarken, aynı olgular Türk Miras Hukukunda TMK. m. 557 hükmü uyarınca ölüme bağlı tasarrufun iptaline yol açmaktadır. Böylece, ölüme bağlı tasarrufun iptalinde hukuki menfaati bulunanlarca, TMK. m. 559 hükmünün öngördüğü hak düşürücü süreler içinde iptal davası açılmadığı sürece, ölüme bağlı tasarrufun hükümsüzlüğü kendiliğinden sonuç doğurmaz ve hakim tarafından da resen dikkate alınamaz. Bu husus doktrinde ve uygulamada hemen hemen ittifakla kabul edilmektedir. Yasa koyucunun ölüme bağlı tasarruflar bakımından sözkonusu farklı anlayışının sebebi, artık hayatta olmayan mirasbırakanın son arzularının yerine getirilmesini sağlama, yani mümkün oldukça ölüme bağlı tasarrufu ayakta tutma (favor testamenti ilkesini gözetme) hedefidir.

İmceleme konumuzu teşkil eden ölüme bağlı tasarruflarda özel olarak da vasiyetnamelerde sıhhat şartı olan şekle aykırılık durumunda da yasa tarafından aynı iptal rejimi öngörülmektedir. Bilindiği üzere, TMK.’da mirasbırakan için vasiyetname yapabilmenin alternatif şekilleri olarak el yazılı vasiyetname ve artık hemen hemen hepsi noter huzurunda gerçekleştirilen resmi vasiyetnameler (sözlü vasiyetnameye ancak yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlarda izin verilmektedir.) öngörülmüştür. Belirtmek gerekir ki, Yargıtay kararlarına vasiyetnamelerin şekli konusunda en fazla konu olan vasiyetname türü de resmi vasiyetnamelerdir. Zira resmî vasiyetnamenin noter aracılığıyla tanık- Sayfa 62 lar huzurunda düzenlenmesinde uyulması gereken prosedüre ilişkin yasal düzenlemenin nispeten karışık olmasının da etkisiyle noterlikçe yapılan şekil hatalarının sonucu olarak resmi vasiyetnameler bakımından Yargıtay’ın çok sayıda iptal kararına rastlanılmaktadır. Bununla birlikte, son zamanlarda Yargıtay’ın resmi şekil şartına uyulması konusundaki yaklaşımında tutarsızlığa sebep olan farklı kararlar göze çarpmaktadır. Diğer yandan doktrinde geçerli olduğu neredeyse ittifakla kabul edilmiş olan karma vasiyetnamelere Yargıtay tarafından sıcak bakılmadığı da hukuki bir gerçektir. İşte bu çalışmada Yargıtay’ın vasiyetnamelerde şekle aykırılığa ilişkin son yıllardaki kararları incelenmeye çalışılacaktır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Yargıtay’ın miras bırakanın son arzularının mümkün oldukça yerine getirilmesine ilişkin temel ilkeyi, şekle aykırılık sebebiyle açılan iptal davalarının görülmesi bakımından ilk aşamada dikkate aldığı söylenebilir. Yargıtay örneğin bir kararında, davacının mirasbırakanın ehliyetsizliği iddiasıyla açmış olduğu vasiyetnamenin iptali davasında, hâkimin sadece bu husus bakımından inceleme yapabileceğini, davacı tarafından ileri sürülmedikçe, hâkimin sırf davacının vasiyetnamenin iptalini talep etmiş olmasından hareketle, şekle aykırılık sebebiyle geçersizlik incelemesi yapamayacağına hükmetmiştir(2)1. Belirtmek gerekir ki, Yargıtay resen dikkate alınacağını açıkça ifade ettiği muris muvazaasında dahi çok yeni bir kararında, aksi yönde görüş bildirmiş, davacının açıkça muris muvazaasına dayanmadığı hallerde, hâkimin bu sebeple geçersizliğe hükmedemeyeceğini açıkça karara bağlamıştır(3). Belirtmemiz gerekir ki, TMK. m. 559’da düzenlenen iptal sebepleri bakımından Yargıtay’ın yaklaşımı kanaatimizce kabul edilebilir olmakla birlikte, miras hukukuna ilişkin özel bir hükmün bulunmaması sebebiyle kendiliğinden hükümsüzlük sebebi olan muris muvazaası bakımından aynı şeyi söylemek kanaatimizce mümkün değildir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, Yargıtay kararlarına en çok konu olan vasiyetname iptali davalarına, resmi vasiyetnameler özellikle de “Mirasbırakan tarafından okunmaksızın ve imzalanmaksızın düzenleme” başlığını taşıyan TMK. 535 uyarınca yapılan resmi vasiyetnameler bakımından rastlanılmaktadır. Buna göre, miras bırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, bu hükme göre resmi vasiyetname tanzimi zorunludur. Hatta 1962 Sayfa 63 tarihli içtihadı birleştirme kararına göre, okuma-yazması olup, bizzat imza atabilenler de dilerlerse bu yola başvurabilirler(4). Hüküm aynen aşağıdaki gibidir:

“d. Mirasbırakan tarafından okunmaksızın ve imzalanmaksızın düzenleme

Madde 535-Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder.

Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar.”

Yargıtay kararlarına göz atıldığında, özellikle ikinci fıkrada düzenlenen tanık beyanı bakımından iptal kararları verildiği görülmektedir. Gerçekten herhangi bir sebeple okuyamayan veya yazamayan ya da bunlara ilişkin bir engeli olmasa dahi bu hükme göre vasiyetname yapmayı tercih eden vasiyetçiye iki tanığın önünde vasiyetnameyi okuyup, miras bırakan da okunan vasiyetnamenin son arzularına uygun olduğunu beyan etmesinden sonra tanıklar devreye girecek ve tanıklar dört hususu resmi belgede beyan ederek imzalayacaklardır. Buna göre, tanıklar:

 Vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından miras bırakana okunduğunu,

 Vasiyetçinin (mirasbırakanın) okunan vasiyetnamenin son arzularına uygun olduğunu beyan ettiğini,

 Mirasbırakanın bu beyanı kendi önlerinde yaptığını

 Ve son olarak mirasbırakanı sözkonusu ölüme bağlı tasarrufu yapmaya ehil gördüklerini beyan edeceklerdir. Sayfa 64

İşte Yargıtay kararlarına göz atıldığında, Yargıtay ilkesel olarak bu dört husustan birinin eksik bırakılması halinde vasiyetnamede şekil eksikliğinin sözkonusu olacağını ve iptal kararı verileceğini ifade etmektedir:

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2014/1585 K. 2014/9545 T. 12.6.2014

“Ancak, mirasbırakanın okur-yazar olmadığı, vasiyetname düzenlenirken de okur-yazar olmayanlara ilişkin vasiyetname düzenlendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda; vasiyetçinin, düzenlenen vasiyetnamenin son arzularına uygun olduğunu beyan etmesi yeterli değildir. Tanıkların da, vasiyetçinin kendi önlerinde beyanda bulunduğunu ve onu tasarrufa ehil gördüklerini ifade edip, bu sözlerin yazılması ile de yetinilmeyip vasiyetnamenin kendi yanlarında resmi memur tarafından vasiyetçiye okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini de belirtmeleri ve bu beyanlarının altını imzalamaları gerekmektedir. MK. 482.md (TMK 535.md.) Ön görülen ilkeler geçerlik şartıdır. Bunlardan birinin eksikliği vasiyetnameyi geçersiz kılar(5). Somut olayda; davaya konu vasiyetnamede, tanıkların “mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını” tevsik eden beyanları yoktur. Bu beyanın yokluğu vasiyetnameyi geçersiz kılar.”

Görüldüğü üzere Yargıtay, sadece tanıkların diğer tüm hususları belirtseler dahi, “mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını” resmi vasiyetnamede belirtmemiş olmalarını iptal sebebi saymaktadır. Ne var ki, yargıtay’ın birçok kararda belirtmiş olduğu bu hususa pek uymayan kararları da mevcuttur. Örneğin yukarıda da andığımız aşağıdaki kararda:

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2017/13409 K. 2017/11833 T. 13.9.2017:

Davacının iddiası kapsamında inceleme yapılarak rapor alındığı ve murisin vasiyetname tarihinde hukuki ehliyete haiz olduğu anlaşıldığına göre, davacının iddiasını ispatlayamadığı belirlenmektedir. Mahkemece; davacının iddiası kapsamında bulunmayan şekil şartlarının eksikliği sebebiyle davanın kabul edildiği anlaşılmaktadır. Davacının yargılama sırasında şekil şartlarının bulunmadığına dair her hangi bir iddiası mevcut değildir. Kaldı ki mahkemece hükme esas gerekçede belirtilen; tanıkların “...miras bırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını” belirten beyanları bulunmadığı”na yönelik belirlemenin davaya konu vasiyetnamede yer Sayfa 65 aldığı, vasiyetçi...’a huzurumuzda okunduğunu, adı geçenin vasiyetnamenin son isteklerine uygun olduğunu söylediğini ve kendisini bu işi yapmaya yeterli gördüğümüzü onaylarız.” şeklinde tanıkların beyanlarının bulunduğu görülmektedir.”.

Kanaatimizce, Yargıtay yerel mahkemeyi bir yandan iddia konusu olmayan şekil eksikliğini incelediği için eleştirirken, diğer yandan yerel mahkemenin kararda, miras bırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını” belirten beyanları bulunmadığı”na yönelik belirlemenin isabetli de olmadığını, zira tanık beyanlarından bu hususun anlaşılabildiğini ifade etmektedir.

Belirtmek isteriz ki, bu yaklaşım Yargıtayın birçok kararda şekle aykırılık sebebiyle vasiyetnamenin iptaline ilişkin olarak sergilemekte olduğu çok katı tutumu yumuşatmak bakımından olumludur. Zira yasanın aradığı zorunlu şekle uygunluk sağlamanın amaçlanmasıyla birlikte, çoğu zaman doktrinde şeklin amacını aşar şekilde aşırı katı bir tutum sergilenmesinin yanlış olduğu, zira ölüme bağlı tasarrufun şekle bağlanmasında aranan emniyet unsurları varsa ve özellikle vasiyetnamenin içeriğinden yasa hükmünde aranan şekil şartlarının gerçekleştiği anlaşılabiliyorsa, şeklin amacının gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerektiğine ilişkin ifade edilen haklı görüşler gözardı edilmemelidir.

Bununla birlikte, münferit olduğunu düşündüğümüz şu kararda, Yargıtay kanaatimizce sınırları iyice zorlayarak, şekil kuralını ve amacını yok saymıştır. Kararda, tanıkların “mirasbırakanı tasarrufu yapmaya ehil gördüklerini” belirtmiş olmalarına rağmen –ki kanaatimizce işlemin şekle bağlanmasının ve tanıkların varlığının en önemli sebeplerinin başında mirasbırakanın tasarrufa ehil olduğunun denetlenmesidir.- tanıkların “ilgilinin kimlik, kişilik ve beyanına tanıklık ettiklerini bildirmeleri”nin, onu tasarrufa ehil gördükleri anlamına geldiği ifade edilmiş ve “Vasiyetnamede geçen “Kişilik” kavramının aynı zamanda “534. maddede geçen; miras bırakanı tasarrufa ehil gördüklerini” ifadesini de kapsadığını ( geniş manada bu ifadeyi de içerdiğini ) kabul etmek gerektiği” ifade edilmiştir:

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2010/7829 K. 2010/15359 T. 28.9.2010 :

Vasiyetname bütün olarak incelendiğinde; miras bırakanın, kanunen bu işlemi yapma yeteneğinin bulunduğu noter tarafından ifade edilmiş; ayrıca, T.C. Sağlık Bakanlığı Taksim Hastanesi’nin 28.12.1999 tarih ve 2963 Sayfa 66 nolu kurul raporunu da ibraz ettiği vasiyetnameye dercedilmiştir. Vasiyetnameye tarih ve imza konulduktan hemen sonra da “Noter tarafından vasiyetçinin isteklerine uygun olarak yazıldığına ve okunup anlatıldığına ve ilgilinin kimlik, kişilik ve beyanını tanıklık ederiz” ifadesinin yazılıp tanıklarca imza edildiğine yer verildiği anlaşılmıştır.

Tanıkların beyanlarında geçen “Kişilik” kavramının irdelenmesinde fayda mülahaza edilmiştir. TMK’nun Birinci Kitabı “Kişiler Hukuku” nu oluşturmaktadır. Birinci bölümü ise “Kişilik” başlığını taşımaktadır. “Kişilik” başlığını taşıyan birinci ayrımda kişilere tanınan hak ve fiil ehliyetleri, hısımlık, yerleşim yeri, kişiliğin korunması, kişiliğin başlangıcı ve sonu gibi konular düzenlenmiştir. Kanunun 8. maddesi hak ehliyetini, 9 ve devamı maddeleri ise fiil ehliyetini düzenlemektedir. Kişiliğin Korunması başlığı altında yer alan 23. maddesinde de “Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez” hükmüne yer verilmiş bulunmaktadır.

Bu durumda, vasiyetnamede geçen “Kişilik” kavramının aynı zamanda “534. maddede geçen; miras bırakanı tasarrufa ehil gördüklerini” ifadesini de kapsadığını (geniş manada bu ifadeyi de içerdiğini) kabul etmek gerekmektedir. Aksi takdirde, sadece sözle yetinmek, kanunun özünü unutmak anlamına gelir ki, bu durum miras bırakanın gerçek iradesinin ayakta tutulması ilkesiyle de bağdaşmaz.

Mahkemece, vasiyetname bir bütün olarak değerlendirilip, tanıklarla ilgili beyan edilen ifadenin özü itibariyle kanunun aradığı şekil şartlarına uygun olduğu düşünülmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde vasiyetnamenin iptaline karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.”

Görüldüğü üzere, Yargıtay bu kararında, vasiyetnamenin özünden yani içeriğinden ve yapıldığı koşullardan yola çıkılarak şekil şartlarının da gerçekleştiğinin anlaşıldığını, böylece işlemin şekle tabi tutulmasının amacının gerçekleştiğini, aksi bir yorumun kabulü halinde özün şekle kurban edilmiş olacağını ifade etmektedir. Kanaatimizce, “ilgilinin kimlik, kişilik ve beyanını tanıklık ederiz.” Şeklindeki ifadenin “mirasbırakanın tasarrufa ehil görülmüş olduğu” beyanı olarak yorumlanması amacı aşan bir yorum olup, bu kararın Yargıtayın mirasbırakanın tanıkların huzurunda olduğunun vasiyetname metninden anlaşıldığı hallerde dahi, tanıkların “işlemin kendi önlerinde yapılmış olduğu” beyanlarının mevcut olmaması sebebiyle iptale karar verdiği katı tutumuyla bağdaştırılması mümkün bulunmamaktadır. Bu Sayfa 67 tarz münferit ve aşırı yorum içeren kararların hukuki emniyeti zedelediği de bir başka gerçektir. Özellikle Yargıtay’ın tüm emniyet şartları ve şeklin amacı gerçekleşmiş olmasına rağmen, kısmen TMK. 533 ve 534 hükümlerine, kısmen de TMK. m. 535 hükmüne uyularak yapılan karma vasiyetnamelere sıcak bakmadığı ve iptal kararları verdiği dikkate alındığında, özün şekle kurban edilmemesi şeklindeki yaklaşımın aslen bu tür karma vasiyetnameler için kabul edilmesi gerektiği ve bu konuda Türk ve İsviçre doktrinindeki hakim görüşü esas alması gerektiği kanaatindeyiz. Gerçekten, işlemin mirasbırakan tarafından iki tanık huzurunda yapıldığının çok açık olduğu, bu hususun tüm vasiyetname içeriği dikkate alındığında açıkça anlaşıldığı ve özellikle mirasbırakan tarafından, noterce okunan vasiyetnamenin kendi arzularına uygun olduğunu iki tanık önünde beyan etmiş olduğu hallerde, artık salt işlemi kaleme alan noterin hatasından kaynaklanan şekilde “mirasbırakanın beyanının önümüzde yapıldığı” şeklinde bir ifade içermediği için resmi vasiyetnamelerin iptal edilmesi şekil kuralını adeta kutsallaştırmak ve özü şekle feda etmek, şekil kuralının amacını gözardı etmek anlamına gelmektedir. Yargıtay belirttiğimiz gibi aynı yaklaşımı her türlü şekli emniyet sağlanmış olmasına rağmen kısmen TMK 533ve 534, kısmen de TMK. m. 535’e göre yapılan vasiyetnamelerde de sürdürmekte ve bu şekilde yapılan vasiyetnamelerin de aynı gerekçelerle iptaline hükmetmektedir. Yargıtayın, TMK. m. 535’teki unsurlardan birinin dahi eksikliğinin vasiyetnameyi geçersiz kılacağı şeklindeki ifadeleri bu yaklaşımın açık göstergesidir. Fakat yukarıdaki kararın analinizde de belirttiğimiz gibi, mirasbırakanın tanıklarca tasarrufa ehil görüldüğü son derece önemli bir şekil unsuru olup, tek başına tanıklarca “miras bırakanın kişiliğine tanıklık edildiği” beyanından kanaatimizce böyle bir sonuca varılamaz. Sayfa 68

Dipnotlar

  • (1)

    Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.

  • (2)

    1 Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2017/13409 K. 2017/11833 T. 13.9.2017 (Kazancı Hukuk)

  • (3)

    Yargıtay 14. Hukuk Dairesi E. 2015/3274 K. 2017/3806 T. 8.5.2017.

  • (4)

    26.03.1962 günlü ve 23/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’ndan: “Okuryazar kişiler bile, dileğine göre ve hiç bir sebep bildirmeye veya vasiyetnameye yazdırmaya yer olmaksızın okuyamayan veya imzalayamayanlar gibi resmi vasiyetname düzenletme yolunu seçebilirler.”.

  • (5)

    Aynı yönde bkz. Yarg. 3 HD. 2017/17153 E., 2018/390 K. T:22.01.2018. ( LEXPERA)