Görüntüleme Ayarları:
Sayfa numarasını gizle
Sayfa 79

Yargı Kararları Işığında Mirastan Feragat Sözleşmesine İlişkin Değerlendirmeler

Dr. Öğr. Üyesi Sendi YAKUPPUR(1)

Mirastan feragat sözleşmesi mirasbırakanın sağlığında mirasçılar ile yapılan ama asıl önemini saklı paylı mirasçılar ile yapıldığında gösteren olumsuz bir miras sözleşmesidir. Bir tarafta muhtemel mirasbırakan diğer tarafta onun saklı paylı mirasçısının bulunduğu mirastan feragat sözleşmesi ile saklı paylı mirasçılar kendi rızalarıyla mirastan uzaklaştırılmış olur. Saklı paylı mirasçılar bu rızayı kimi zaman bir başkası lehine ivazsız olarak verirken kimi zaman da ivazlı olarak verir. İvazlı feragat anlaşması ile saklı paylı mirasçı olması muhtemel olan kişi/kişiler biran önce belli bir paraya kavuşmak uğruna saklı paylarını gözden çıkarmaktadır denebilir.

Mirastan feragat sözleşmesi, olumsuz miras sözleşmesi olduğundan, geçerliliği diğer miras sözleşmeleri gibi resmi vasiyetname ile aynı şekil şartlarına bağlı olarak yapılmasına bağlıdır. Uygulamaya bakıldığında mirastan feragat sözleşmesinin iptali isteminin, şekil şartlarına uyulmadan yapıldığı, sözleme taraflarının sözleşmeyi yaptığı sırada ehliyetsiz olduğu veya kalan saklı paylı mirasçıların saklı payı azaltmak kastıyla yapıldığı gerekçesine dayandırıldığı görülmektedir.

Çalışmada temelde 4 farklı konuya ilişkin yargı kararları incelenecektir. Bunlardan ilki feragat sözleşmesine bizzat katılma zorunluluğuna ilişkindir, bir diğeri hile sebebiyle feragat sözleşmesinin iptalini öngören Yargıtay kararıdır. Çalışmada ayrıca mirastan feragat sözleşmesinin okunup açıklanma usulüne ilişkin Yargıtay kararları ile feragat edenin de mirasçılık belgesi talep edebileceğini kabul eden yerleşmiş yargı kararları değerlendirilecektir.

Miras sözleşmesinde ölüme bağlı tasarrufta bulunan taraf sözleşmeyi bizzat gerçekleştirmek zorundadır. Ölüme bağlı tasarrufta bulunmak şahsa sıkı suretle bağlı bir hak olduğundan terekesi üzerinde tasarrufta bulunacak olanın temsilci aracılığıyla (bu konuda özel temsil yetkisi bulunsa Sayfa 80 bile) bu işlemi gerçekleştirmesi mümkün değildir. Feragat sözleşmesinde ölüme bağlı tasarrufta bulunan konusunda tartışmalar bulunsa da baskın görüş mirasbırakanın feragati kabul beyanının ölüme bağlı tasarruf niteliği taşıdığı yönündedir. Nitekim feragat eden belli bir ivaz karşılığında veya ivazsız muhtemel haklarından feragat ediyorsa da terekede tasarruf eden mirasbırakandır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 14.05.2007 tarihinde verdiği bir kararda, mirasbırakanın vekil aracılığı ile gerçekleştirdiği mirastan feragat sözleşmesini geçerli kabul etmemiştir. Kararda şu ifadelere yer verilmiştir: “Mirastan feragat sözleşmesi (TMK. m. 528), miras sözleşmesinin bir çeşidi olduğundan, resmi vasiyetname şeklinde yapılması zorunludur (TMK. m. 545 ve Y. İç. B.K. 11.02.1959 tarih, 16/14 sayılı kararı) . Davaya konu 07.06.2004 tarihli sözleşmeye miras bırakan Cemal bizzat katılmayıp vekâleten düzenlendiğinden, geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez. Davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” Görülüyor ki Yargıtay da baskın görüş ile aynı fikirdedir. Bu görüş kapsamında feragat sözleşmesinin feragat eden kişinin temsilcisi tarafından imzalanması sözleşmenin iptali sonucunu doğurur. Aksi görüş kabul edilmiş olsaydı, feragat sözleşmesinde feragat edenin bu işlemi vekil aracılığı ile gerçekleştirilmesi bir iptal sebebi olarak değerlendirilmeyecekti.

Mirastan feragat sözleşmelerine ilişkin Yargı kararları arasında dikkatimizi çeken ve değerlendirmeye uygun görünen bir diğer karar ise Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 18.06.2009 tarihinde feragat edenin hileye düştüğünü kabul ederek mirastan feragat sözleşmesinin iptal edilmesine karar verdiği karardır. Uyuşmazlığa konu olan olayda mirasbırakanın önce vasiyetname ile ikinci eş lehine daire vasiyet etmiş; mirastan feragat anlaşmasından sonra ise aynı daireyi ilk eşinden olma çocuklara vasiyet ettiği anlaşılmıştır. Yargıtay her ne kadar yapılan feragat anlaşmanın ivazsız olduğunu görse de ikinci eşin mirasbırakanın kendisine bir daire vasiyet edildiği inancına dayanarak mirastan feragat etmiş olduğunu ifade ederek ikinci eşin mirastan feragat etme konusundaki iradesinin sakatlandığı sonucuna varmıştır. Yargıtay kararında şu ifadelere yer vermiştir : “Hayatın olağan tecrübeleri ışığında, aynı gün hem mirastan feragat ve hem de feragat dışı dairenin ikinci eşe vasiyet yapılmasında davacının, vasiyete konu edilen dairenin kendisine verileceği inancı içinde bu yönde miras hakkından feragat ettiğinin kabulü gerekir. Bunun aksi ise; ikinci eş olan kadının hiçbir karşılık beklemeden taşınmazlara ilişkin tüm miras hakkından vazgeçmesidir ki bu, kadın yönünden içinde Sayfa 81 bulunduğu (sosyo-kültürel ve ekonomik) durum itibariyle kabul edilebilir bir düşünce ve yaklaşım değildir.(…)”

Çalışmada değerlendirilecek diğer yargı kararı ise feragat sözleşmesinin açılıp okunmasına ilişkin olan kararlardır. Nitekim feragat sözleşmesinin şekil şartı bakımından resmi vasiyetname şeklinde yapılması gerektiği kanun koyucu tarafından hükme bağlanmış olsa da feragat sözleşmesinin açılıp okunma usulüne ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durum sorunun yargı kararları tarafından açığa kavuşturulması ihtiyacını doğurmuştur. Yargıtay, kararlarında mirastan feragat sözleşmesinin resmi vasiyetname ile aynı usul doğrultusunda açılması gerektiği yönünde kanunda bir düzenleme olmadığı gerekçesiyle, noter tarafından feragat sözleşmesinin açılıp okunması isteminin kabulü ile yazılı hüküm kurulmasını usul ve yasaya aykırı bularak reddetmiştir. Yargıtay 2016 yılında bir adım daha giderek resmi şekilde noterde düzenlenmiş bulunan mirastan feragat sözleşmesinin, mirasbırakanın ölümü üzerine noter tarafından sulh hukuk mahkemesine okunması için yollanmasını da kabul etmemiş, feragat sözleşmesinin aslının ilgili noterliğe iadesine karar vermiştir.

Son olarak çalışmada doktrinde de eleştirilmekte ise de 1976 yılından beri uygulanmasına devam edilen ve feragat edenin de mirasçılık belgesi talep edebileceğini kabul eden Yargıtay kararı değerlendirilecektir. Söz konusu kararlarda özetle, mirasçılık belgesinin maddi bir olayın varlığını ve kişiler arasındaki irs ilişkisini tespit eden belge olduğundan yola çıkarak mirasçılıktan çıkarma, mirastan feragat ya da mirastan yoksunluk (mahrumiyet) hallerinin varlığı mirasçılık belgesi verilmesine engel teşkil etmediği görüşü yer almaktadır. Çalışmada Medeni Kanun’da 528. Maddenin ikinci fıkrasında açıkça “Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder.” ifadesi yer alıyorsa da uygulamada halen mirastan feragat edenin mirasçılık belgesi talep edebileceğini kabul eden karar hakkında görüş beyan edilecektir. Sayfa 82

Dipnotlar

  • (1)

    Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.