Görüntüleme Ayarları:
Sayfa numarasını gizle
Sayfa 53

Medeni Hukuk Bakış Açısıyla Elbirliği Mülkiyetinde Dava Arkadaşlığının Değerlendirilmesi

Doç. Dr. Melek BİLGİN YÜCE

Mirasbırakanın vefatıyla birlikte malvarlığından terekeye geçilmekte; tereke kendiliğinden mirasçılara intikal etmektedir. Bu intikalde mirasbırakanın malvarlığı, külli halefiyet ilkesi gereğince yasal ve varsa atanmış mirasçılara geçer; mirasçılar terekenin aktifinde yer alan haklara sahip olurken, pasifteki borçlardan da sorumlu olurlar. Haklar bakımından kural olarak elbirliğine dayalı hak sahipliği söz konusu olur; borçlar bakımından da müteselsil sorumluluk esastır.

Malvarlığının terekeye intikali sırasında, elbette her bir hak veya borç mirasçılara geçmez. Malvarlığında olup, terekede olmayan haklar söz konusudur. Bunun tipik örneği, intifa hakkdır. Bunun dışında alacak hakları içinde benzer bir sonuç gündeme gelir. Kişiye bağlı olan bir alacak hakkı mevcut olduğunda, bunun mirasçılara geçmesinden bahsedilemez. Nafaka bunun tipik örneğidir. Diğerleri bakımından da bu sonuç mümkündür. İntikal etmeyen bu haklara ilişkin olan açılmış davalar bakımından mirasçılara etkisinin değerlendirilmesi yerinde olur. Aktifteki hakların intikaline ilişkin bu kural, borçlar bakımından da geçerlidir. TBK m.83’te yer alan üçüncü kişinin ifasına ilişkin temel kural, bizi her borcun mirasçılar tarafından ifa edilemeyeceği sonucuna ulaştırmaktadır. Bu nedenle bu davalar bakımından da mirasçıların durumuna kısaca değinilecektir.

Bilindiği üzere malvarlığının aktifinde ayni haklar, alacak hakları, maddi değeri olan yenilik doğuran haklar ve mali yönüyle fikri haklar bulunur. Malvarlığında bulunan ayni haklarda, terekeye intikal edenler üzerinde, mirasçılar arasında elbirliği mülkiyeti oluşur. Elbirliği mülkiyetine konu olan eşyalara ilişkin kurallar, temel olarak Eşya Hukukunun konusu olup, Eşya Kitabının Mülkiyet konulu birinci bölümünde, Birlikte Mülkiyet başlıklı C’nin altında paylı mülkiyet ilişkisinden sonra düzenlenmiştir. Ancak burada yer alan düzenleme, miras hukukuna özel bir düzenleme olmayıp, her türlü elbirliği mülkiyetinde ortakların haklarına ilişkin bir düzenlemedir. Bu Sayfa 54 nedenle eşya hukuku kısmında yer alan bu hükümlerin, miras hukukunda yer alan diğer kurallarla bağdaştırılması ve bu şekilde bünyesine uygun bir şekilde kuralların miras hukuku ilişkilerine uygulanması gerekir. İşte ister eşya hukuku temeline dayansın ister miras hukukundan gelen kurallara dayalı olsun, bu davalara ilişkin taleplerin ne olduğu aslında davanın taraflarını belirlemektedir.

Elbirliğine konu ayni haklar konusunda mirasçıların arasındaki davalardaki durum kadar, bu tür ayni haklar konusunda üçüncü kişilerin taraf olduğu olası davalarda mirasçıların taraf sıfatı da, uygulamaya çalıştığımız maddi hukuk kuralları çerçevesinde şekillenmektedir. Bu nedenle maddi hukuka ilişkin bu kuralların usul hukukuna etkileri olmaktadır. Kanımızca hem usul hukuku doktrini hem de uygulama, maddi hukuka dayalı davalar, davanın konusu ve bu davalardaki taleplerin ne olduğunun taraf teşkiline etkisine yeterli önemi vermemektedir. Örneğin, eşya hukukunda yer alan TMK m.702 kuralı, bu anlamda doğrudan usul hukukuna etki etmektedir. Ortak menfaati koruma yetkisini kullanan bir ortağın tek başına dava açma hakkı temel bir kanunda açık bir şekilde yer almaktayken, uygulama bu maddeyi dikkate almadan mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı yaratmaktadır. Tek mirasçının açtığı her davada mahkemece taraf teşkilinin oluşturulması gerektiği belirtilmektedir. Oysa bu zorunlu bir sonuç değildir. İşte bu tebliğ ile mirasçılar arasında oluşan elbirliği mülkiyetine konu olan terekede yer alan haklar bakımından, eşya hukukundaki bu birlikte mülkiyet ilişkisinin miras hükümleriyle bağlantısı değerlendirilmeye çalışacaktır. Bu bağlantı kurulurken uygulamada çıkan sorunlara değinilerek, mirasçıların açacağı davalar ve mirasçılara karşı açılan davalar bazında bir değerlendirme esas alınacak; anılan hükümlerin davadaki taraf oluşumuna etkisi irdelenecektir.

Aynı zamanda mirasçıların terekenin borçlarından müteselsil sorumluluğunun elbirliği mülkiyeti ile bir bağlantısı olup olmadığı, bu çerçevede alacaklıların açtığı davada davalıların belirlenmesine etkisi olup olmadığı değerlendirilecektir. Yukarıda davacılık sıfatı bakımından verdiğimiz örnekte yer alan yanlış uygulamalar, mirasçıların müteselsil borçlulukları bakımındn da karşımıza çıkabilmektedir. Borçluluk bakımından da, yapılması gereken ilk değerlendirme borcun konusunun ne olduğu ve buna dayalı talebin içeriğidir. Mirasçıların 100.000 TL paradan sorumlu olmaları ile, mirasbırakanın daha önce taşınmaz satış vaadine konu yaptığı dairesinden borçlu olmaları, ne maddi hukuk açısından ne de usul hukuku bakımından aynı sonuçlara Sayfa 55 sahiptir. Burada da eşya hukuku kurallarının yanı sıra, borçlar hukukunda yer alan bölünebilen edim, bölünemeyen edim gibi diğer bazı kuralların miras hukuku kurallarıyla birlikte ele alınması gerekir. TMK m.5’in atfıyla oluşan bu sonuçlara bağlı olarak, maddi hukuk kurallarının bütün olarak değerlendirilmesi ile ortaya çıkan sonucun, usul hukukundaki etkilerinin ne olduğu, olabildiğince incelenmeye çalışılacaktır. Sayfa 56